"Kendi Dilini Kullanmak, Geliştirmek
İstemeyi Şövenlik, Bir Diğer Dille Eğitimi Akılcıllık, İlericilik Sayma" Yanılgısı
[1]" Aydınlar bilgilerini ortaya koyarken batıdan öğrendikleri
sözcükleri konuşmada, yazıda sık sık kullanmakta ve buna yarı aydınları
imrendirmektedirler......... (Ömer Asım Aksoy)"
Gelişmiş ülkelerde çevre
sorunlarına gösterilen duyarlılık dikkatleri çekmektedir. Tekniğin tek yönde
gelişmesiyle doğanın zarar gördüğü;
çevre kirlenmesi ile hem insanın, hem de diğer canlı türlerinin zarara uğradığı
anlaşılmıştır.
Bu arada bazı canlı
türlerinin soylarının tükenmeğe başladığı görülmüştür. Bu türleri korumak,
doğayı kaybettirmemek için önlemler alınır olmuştur.
Doğadaki her canlı türün,
doğaya, dolayısıyla insana bir varsıllık kattığı bilinci uyanmıştır. Bu çağdaş
değere de herkes sahip çıkmaktadır.
İnsanlık ekininin
varsıllığı da, onun içindeki toplumların, ulusların değişik ekinleriyle oluşur.
Her dil, her değişik ekin ve düşünce tarzı insanlığa ayrı bir katkıda bulunur.
Batı ekininde teknik dallar gelişmiş ise, örneğin doğu ekinlerinde
insancıllık üstün çıkabilir.
Asıl insancıllık ise insan
ekinlerinin her birine yer vermek, her birini korumak, bağımsız
gelişmesini, serpilmesini sağlamaktır. Gerçek insancıllık bir ekinin öbürünü ezmesi,
onu boğup yok etmeye çalışması ve bunu ilerleme, kalkındırma maskesi altında
yapması değildir.
Bireyin, öbür ekinlerin iyi
yanlarını beğendiği gibi, kendi ekini ile de ilgilenmesi onun en temel
hakkıdır. Ve bu hakkını da kullanmalıdır. Şimdi Almanya'da bizlere düşen de bu
hakkı kullanmak ve de bunu bir görev olarak kavramak olmalıdır.
Eğer bunu gerçekleştiremez
isek, Türkçe dili gerilemek, kendi ekinini aktaramamak durumuna gelecektir. Türkçe dilli halk çok önemli bir
varlık nedenini "yitirecektir".
İletişime çok büyük önem
verilen çağdaş bir dünyada, günümüzde en büyük iletişim aracımızı, dilimizi
yitirmemiz, gerçekten üzerinde çok düşünülmesi gereken, üzünç verici bir
durumdur.
Şövenlik, kişisel,
toplumsal ve ulusal bağımsızlık ve onuru korumak değil; şövenlik, başka bir
ekini ezip yok etmeye çalışmak, hele anlamadığı bir ekini hor görmektir.
Batı dünyası bu anlamda şövendir. Asya'da, iki Amerika kıtasında birçok
ekinleri yok etmeye çalışmıştır.
Türk dilini yok etmeye
çalışanlar yalnız kendi tek egemen dillerini
ve buna bağlı olarak yalnızca kendi ekinlerini yaşatmak istiyorlarsa bir
anlamda şövendir.
Asıl olan bir "üst devlet yurttaşlığı" kimliği altında
insanların kendi öz kimliklerine, ikinci kimliklerine kendi dillerine ve
ekinlerine sahip olabilmeleridir. Çağdaş dünya ve çağdaş toplumdan bunu beklemeliyiz.
Dünya ekinleri arasında
Türk ekininin de kendine yaraşır biçimde yaşamasını istemek, gerçek
insancıllıktır. Hiç bir dil varsıl bir dil olarak ortaya çıkmamış ve kendi
başına bu aşamayı gerçekleştirememiştir..
Türk aydınları, Türk
bilimcileri de insanlığa eşit haklarla ve eş onurla katılacaklardır. Aradığımız
eğitim biçimi yalnızca yabancı ekin ve amaçlara görev eden, yalnızca
taklitciliğe yol açan bir eğitim düzeni olmayacaktır.
Türk dilinden elde edilecek
olumlu adımlar Almanca dilli tüm etkenlik ve çalışma alanlarında, eğer
eşgüdümsel kullanılabilirse, daha verimli ve düzeyli sonuçlar
alınabilecektir.
Türkçe dilli aydınlar
Almanya'da çok ekinli toplum gerçeğinden yola çıkarak kendi ekinine, kendi öz
diline ve onuruna, kendi bağımsızlığına sahip çıkmasını bileceklerdir.
Bu uğurda uğraşımını
verecektir. Bu onursal çabalar aynı zamanda da daha demokratik ve insancıl bir
Almanya toplumunun oluşmasına vermeleri gereken doğal katkılar olarak
yorumlanmalıdır.
Türkiye toplumunun her
katmanı, her etnik ve toplumsal öbeği Türkçe dilini kendi geldiği ülkenin dili,
bir birleştirici dil olarak görmelidir.
Almanya Federal
Cumhuriyeti'nde yaşayan Türkiye kökenli tüm Türkçe konuşan insanlar, sorunlarına ortak çözümler
arama anlamında birleşmelidir. İçimizdeki değişik ayrımlılıklar ve
çeşitlilikler ancak bizim için bir varsıllık olarak sayılmalıdır.
Türk dili, uygarlık
alanındaki yerini, değerini, kimliğini ve önemini anlama olanağını Atatürk'ün
gerçekleştirdiği "dil devrimi"nden sonra bulmuştur.
Türk dilini, güncel
gereksinimleri karşılayan ve Arap ve Acem dillerinin yardımıyla yüzeysel-
yavan, sığ bir anlatım aracı diye gören sözde aydınların bir ulusal bilince
ulaştıkları söylenemez.
Ulusal "bilince sahip olmak" ise günümüz
dünyasında daha da bir ağırlık kazanmaktadır.
Önümüzdeki yüzyılın en
büyük çekişmesinin ekinler arasında "üstünlük kurma" yolunda
olacağı savları sıkca duyulmaktadır. Sağlıklı bir ulusal kimliğe sahip olmak,
diğer değerleri yok saymayı gerektirmez.
Ulusal kimliğinin bilincinde olan bir birey,
özellikle çok uluslu bir toplum olan Almanya'da kendi değerlerinden yola
çıkarak diğer çağdaş ve uluslararası değerleri daha iyi anlayacaktır. Sağlıklı
bir ulusal bilinç ile de kafatascı ve şöven bir ulusalcılık kesinlikle
anlaşılamayacaktır.
Almanca dilini kullanma
ortamında birden bire Türkçe ya da başka bir dili kullanmanın bir doğal anlamı,
nasıl ki olamayacak ise, bunu Türk dili için de kabullenmek gerekir. Kendine ve
kendi öz değerlerine güvenli, donanımlı insanlar olabilmeliyiz; böyle bir eğitim ve öğretimi
istemeliyiz.
Bunu yalnızca kendimiz
için değil, gelecek kuşaklar için de isteyebilmeliyiz.
Özellikle de hak aramada,
göçmenlerin hakça bir dünyada eş koşullarda yaşayabilmesi uğraşımında bizim
için ortak bir yörünge olacaktır.
Umarım kısır tartışmalardan kurtulup, bu
gerçeği görebiliriz. Zamanı da gelmiştir...
" Türk dili varsıl, geniş bir dildir.
Her
kavramı anlatmaya yeteneği vardır. Yalnız, onun tüm varlıklarını aramak, bulmak,
toplamak, onlar üzerinde işlemek gerektir."
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,
15. )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder