10 Temmuz 2018 Salı

15 - ŞÖVENLİK YANILGISI

 "Kendi Dilini Kullanmak, Geliştirmek İstemeyi ŞövenlikBir Diğer Dille Eğitimi Akılcıllık, İlericilik SaymaYanılgısı
       [1]" Aydınlar bilgilerini ortaya koyarken batıdan öğrendikleri sözcükleri konuşmada, yazıda sık sık kullanmakta ve buna yarı aydınları imrendirmektedirler......... (Ömer Asım Aksoy)"
       Gelişmiş ülkelerde çevre sorunlarına gösterilen duyarlılık dikkatleri çekmektedir. Tekniğin tek yönde gelişmesiyle doğanın   zarar gördüğü; çevre kirlenmesi ile hem insanın, hem de diğer canlı türlerinin zarara uğradığı anlaşılmıştır.
       Bu arada bazı canlı türlerinin soylarının tükenmeğe başladığı görülmüştür. Bu türleri korumak, doğayı kaybettirmemek için önlemler alınır olmuştur. 
        Doğadaki her canlı türün, doğaya, dolayısıyla insana bir varsıllık kattığı bilinci uyanmıştır. Bu çağdaş değere de herkes sahip çıkmaktadır.
       İnsanlık ekininin varsıllığı da, onun içindeki toplumların, ulusların değişik ekinleriyle oluşur. Her dil, her değişik ekin ve düşünce tarzı insanlığa ayrı bir katkıda bulunur. Batı ekininde teknik dallar gelişmiş ise, örneğin doğu ekinlerinde insancıllık üstün çıkabilir.
       Asıl insancıllık ise insan ekinlerinin her birine yer vermek, her birini korumak, bağımsız gelişmesini, serpilmesini sağlamaktır. Gerçek insancıllık bir ekinin öbürünü ezmesi, onu boğup yok etmeye çalışması ve bunu ilerleme, kalkındırma maskesi altında yapması değildir.
       Bireyin, öbür ekinlerin iyi yanlarını beğendiği gibi, kendi ekini ile de ilgilenmesi onun en temel hakkıdır. Ve bu hakkını da kullanmalıdır. Şimdi Almanya'da bizlere düşen de bu hakkı kullanmak ve de bunu bir görev olarak kavramak olmalıdır.
       Eğer bunu gerçekleştiremez isek, Türkçe dili gerilemek, kendi ekinini aktaramamak durumuna  gelecektir. Türkçe dilli halk çok önemli bir varlık nedenini "yitirecektir".
       İletişime çok büyük önem verilen çağdaş bir dünyada, günümüzde en büyük iletişim aracımızı, dilimizi yitirmemiz, gerçekten üzerinde çok düşünülmesi gereken, üzünç verici bir durumdur.
       Şövenlik, kişisel, toplumsal ve ulusal bağımsızlık ve onuru korumak değil; şövenlik, başka bir ekini ezip yok etmeye çalışmak, hele anlamadığı bir ekini hor görmektir. Batı dünyası bu anlamda şövendir. Asya'da, iki Amerika kıtasında birçok ekinleri yok etmeye çalışmıştır.
       Türk dilini yok etmeye çalışanlar yalnız kendi tek egemen dillerini   ve buna bağlı olarak yalnızca kendi ekinlerini yaşatmak istiyorlarsa bir anlamda şövendir.
      Asıl olan bir "üst devlet yurttaşlığı" kimliği altında insanların kendi öz kimliklerine, ikinci kimliklerine kendi dillerine ve ekinlerine sahip olabilmeleridir. Çağdaş dünya ve çağdaş toplumdan bunu beklemeliyiz.
       Dünya ekinleri arasında Türk ekininin de kendine yaraşır biçimde yaşamasını istemek, gerçek insancıllıktır. Hiç bir dil varsıl bir dil olarak ortaya çıkmamış ve kendi başına bu aşamayı gerçekleştirememiştir..
       Türk aydınları, Türk bilimcileri de insanlığa eşit haklarla ve eş onurla katılacaklardır. Aradığımız eğitim biçimi yalnızca yabancı ekin ve amaçlara görev eden, yalnızca taklitciliğe yol açan bir eğitim düzeni olmayacaktır.
       Türk dilinden elde edilecek olumlu adımlar Almanca dilli tüm etkenlik ve çalışma alanlarında, eğer eşgüdümsel kullanılabilirse, daha verimli ve düzeyli sonuçlar alınabilecektir. 
       Türkçe dilli aydınlar Almanya'da çok ekinli toplum gerçeğinden yola çıkarak kendi ekinine, kendi öz diline ve onuruna, kendi bağımsızlığına sahip çıkmasını bileceklerdir.
       Bu uğurda uğraşımını verecektir. Bu onursal çabalar aynı zamanda da daha demokratik ve insancıl bir Almanya toplumunun oluşmasına vermeleri gereken doğal katkılar olarak yorumlanmalıdır.
       Türkiye toplumunun her katmanı, her etnik ve toplumsal öbeği Türkçe dilini kendi geldiği ülkenin dili, bir birleştirici dil olarak görmelidir.
       Almanya Federal Cumhuriyeti'nde yaşayan Türkiye kökenli tüm Türkçe konuşan insanlar, sorunlarına ortak çözümler arama anlamında birleşmelidir. İçimizdeki değişik ayrımlılıklar ve çeşitlilikler ancak bizim için bir varsıllık olarak sayılmalıdır.
       Türk dili, uygarlık alanındaki yerini, değerini, kimliğini ve önemini anlama olanağını Atatürk'ün gerçekleştirdiği "dil devrimi"nden sonra bulmuştur.
       Türk dilini, güncel gereksinimleri karşılayan ve Arap ve Acem dillerinin yardımıyla yüzeysel- yavan, sığ bir anlatım aracı diye gören sözde aydınların bir ulusal bilince ulaştıkları söylenemez.
        Ulusal "bilince sahip olmak" ise günümüz dünyasında daha da bir ağırlık kazanmaktadır.
       Önümüzdeki yüzyılın en büyük çekişmesinin ekinler arasında "üstünlük kurma" yolunda olacağı savları sıkca duyulmaktadır. Sağlıklı bir ulusal kimliğe sahip olmak, diğer değerleri yok saymayı gerektirmez.
       Ulusal kimliğinin bilincinde olan bir birey, özellikle çok uluslu bir toplum olan Almanya'da kendi değerlerinden yola çıkarak diğer çağdaş ve uluslararası değerleri daha iyi anlayacaktır. Sağlıklı bir ulusal bilinç ile de kafatascı ve şöven bir ulusalcılık kesinlikle anlaşılamayacaktır. 
       Almanca dilini kullanma ortamında birden bire Türkçe ya da başka bir dili kullanmanın bir doğal anlamı, nasıl ki olamayacak ise, bunu Türk dili için de kabullenmek gerekir. Kendine ve kendi öz değerlerine güvenli, donanımlı insanlar  olabilmeliyiz; böyle bir eğitim ve öğretimi istemeliyiz.
        Bunu yalnızca kendimiz için değil, gelecek kuşaklar için de isteyebilmeliyiz.
       Özellikle de hak aramada, göçmenlerin hakça bir dünyada eş koşullarda yaşayabilmesi uğraşımında bizim için ortak bir yörünge olacaktır. 
         Umarım kısır tartışmalardan kurtulup, bu gerçeği görebiliriz. Zamanı da gelmiştir...
       " Türk dili varsıl, geniş bir dildir. 
        Her kavramı anlatmaya yeteneği vardır. Yalnız, onun tüm varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde işlemek gerektir."

        Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,

       15. )



[1] Bilim kültür ve öðretim dili olarak Türkçe S 532

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder