. TÜRKÇE YÜKSEK
ÖZELLİKLİ BİR DİLDİR.
Anadilimiz
olan Türkçe'nin dünyanın özellikleri yüksek bir dil olduğunu çok iyi biliyoruz.
Türkçe'nin
dünyanın önde gelen dillerinden biri olduğu gerçeği, dilimizin zengin yapısı ve
tarihi derinliği göz önüne alındığında şaşırtıcı değil.
A)Türkçe'nin yüksek özellikli bir dil olmasının altında yatan
başlıca etkenlerden bazıları şunlardır:
a-Tarihi Derinlik ve Geniş
Coğrafya: En
az 1300 yıllık yazılı bir geçmişe sahip olması ve bir zamanlar üç kıtada
konuşulan büyük imparatorlukların resmi dili olması, dilin gelişimini ve söz
varlığını zenginleştirmiştir.
b-Sondandan Eklemeli (Aglutinatif) Yapı:
Sözcük köklerine eklenen yapım ve çekim ekleriyle yeni sözcükler türetme ve
karmaşık anlamları tek bir sözcükde ifade etme gücü, Türkçe'yi inanılmaz
derecede esnek ve üretken kılar.
Örneğin, "gel" kökünden
"gelemediklerimizdenmişsiniz" gibi uzun ve anlam dolu bir sözcük
türetilebilir.
c-Ses Uyumu (Vokal ve Konsonant
Harmonisi): Büyük ve küçük ünlü uyumu gibi ses kuralları, dilin telaffuzunu
kulağa hoş gelen, akıcı ve ritmik bir hale getirir.
Bu, Türkçe'ye benzersiz bir müzikalite
ve ahenk katar.
ç-Mantıksal ve Düzenli Gramer:
Türkçe'nin gramer yapısı oldukça düzenli ve istisnaları azdır.
Bu durum, öğrenilmesini ve bilgisayar
bilimleri gibi alanlarda işlenmesini nispeten kolaylaştırır.
d-Zengin Söz Varlığı: Farklı kültürlerle
olan etkileşimleri sayesinde, Türkçe hem kökeni öz Türkçeye dayanan hem de
Arapça, Farsça, Fransızca gibi dillerden alınmış geniş bir sözcük dağarcığına
sahiptir.
B)Dilimizi başka dillerin etkisinden kurtarmalıyız.
Bu,
Türkiye'de hem dil bilimciler hem de kamuoyu arasında sıkça tartışılan, son
derece önemli ve hassas bir konudur.
Dilin
saflığını koruma ve yabancı etkilerden arındırma (özleştirme) çabaları,
özellikle Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren devlet politikalarıyla
desteklenmiştir.
Dilimizi
koruma çabası, kültürel kimliğimizi ayakta tutmak için hayati öneme sahiptir.
Bu,
sadece yabancı kelimeleri yasaklamakla değil, ana dil eğitiminin
güçlendirilmesi, güzel ve doğru Türkçe kullanımının özendirilmesi ve yeni
kavramlara akıcı Türkçe karşılıkların üretilip yaygınlaştırılmasıyla olası
olabilir.
Bu
konuda en büyük sorumluluk, dilin doğru ve bilinçli kullanımına özen gösteren
herkese aittir.
Bu
konudaki duyarlılığımız aslında dilin kimliğinin ve kültürel bağımsızlığın
korunması arayışını yansıtır.
İşte
bu çabalar ve konunun karmaşıklığı hakkında bazı temel noktalar:
1. Tarihsel Arındırma Çabaları (Özleştirme)
Türkçeyi
yabancı dillerin etkisinden kurtarma hareketi, özellikle Türk Dil Kurumu'nun
(TDK) 1932'de kurulmasıyla hız kazanmıştır. Bu hareketin temel amaçları
şunlardı:
a-Sadeleştirme: Osmanlıcadan (Arapça ve
Farsça ağırlıklı) ve son dönemde Batı dillerinden (özellikle Fransızca) gelen
kelimelerin yerine, kökeni Türkçe olan veya yeni türetilen karşılıklar bulmak.
b-Terminoloji Geliştirme: Bilim, sanat
ve teknik alanlardaki kavramlara Türkçe karşılıklar üretmek (örneğin,
matematikte "müselles" yerine "üçgen", "zatürre"
yerine "akciğer iltihabı" gibi).
TDK,
günümüzde de bu misyonunu sürdürerek, özellikle teknoloji ve güncel yaşamda
hızla dilimize giren yabancı sözcüklere Türkçe karşılıklar bulma ve önerme
çalışmalarına devam etmektedir.
2. Yabancı Sözcük Etkisinin Kaynağı
Günümüzde
Türkçe'ye en büyük “yabancı sözcük akışı” genellikle İngilizce üzerinden
gelmektedir.
Bunun
ana nedenleri şunlardır:
a-Teknoloji ve İnternet: Bilişim,
yazılım ve internet terminolojisinin uluslararası standartlarda İngilizce
olması.
b-Popüler Kültür ve Medya: Sinema,
müzik, moda ve spor gibi alanlarda küresel İngilizce terimlerin yaygınlığı.
c-Akademik ve Ticari Dil: Uluslararası
ticaret ve akademik yayınlarda İngilizcenin baskın dil olması.
3. Dilin Doğası ve Zorluklar
Bu
arındırma çabaları ne kadar takdire şayan olsa da, dil bilimsel açıdan tamamen
arınmış bir dil yaratmak “zor” bir süreçtir:
a-Dil Canlı Bir Organizmadır: Diller,
kültürel etkileşimler ve zamanla doğal olarak değişime uğrar ve yeni sözcükler
alır. Tarih boyunca her dil, komşu dillerden sözcük alıp vermiştir.
b-İletişim Hızı: Gündelik konuşma ve
özellikle gençlerin kullandığı dildeki sözcük alışverişini durdurmak pratik
olarak pek kolay olmayabilir.
c-Karşılık Bulma Sorunu: Yeni bir kavram
için önerilen Türkçe karşılığın, yabancı sözcük kadar hızlı benimsenmesi ve
yaygınlaşması her zaman gerçekleşmeyebilir.
Eğer önerilen sözcük günlük dilde akıcı
değilse, kullanıcılar kolay olan yabancı sözcüğü benimseyebilir..
C)Çok okumak ve de yazmak dilimizin düzeyini artırır.
Çok
okumak ve de yazmak, bir dilin düzeyini artırmanın ve kişisel dil becerilerini
geliştirmenin en temel, en güçlü iki yoludur.
Bu
iki eylem, dilin zenginliğini ve inceliklerini öğrenme konusunda birbirini
destekleyen bir döngü oluşturur:
Okumak,
dile dair bilgiyi ve güzelliği almak (input); yazmak ise bu bilgiyi kullanarak üretmek
(output) demektir.
İkisi
bir araya geldiğinde dil, en üst düzeyine ulaşır.
1. Okumanın Dili
Nasıl Güçlendirdiği Görebiliriz:
Okuma,
dilin adeta laboratuvarıdır.
Sürekli
okumak bize şu yararları sağlar:
a-Söz Varlığını Zenginleştirir: Yeni ve
nadir kelimeleri, deyimleri ve atasözlerini bağlam içinde öğrenirsiniz. Bu,
kelime dağarcığınızı pasif öğrenme yoluyla zahmetsizce büyütür.
b-Doğru Yapıyı Öğretir: Usta yazarların
cümle kuruluşlarını, paragraf akışlarını ve dilin mantıksal yapısını farkında
olmadan içselleştirirsiniz. Bu, kendi yazı ve konuşma dilinizin gramer ve
sentaks (söz dizimi) açısından düzelmesini sağlar.
c-Farklı Üsluplar Kazandırır: Edebiyat,
makale, köşe yazısı gibi farklı türleri okuyarak, resmi dilden mizahi dile
kadar geniş bir üslup yelpazesine hâkim oluruz.
2. Yazmanın Dili
Nasıl Yükselttiği Görebiliriz:
Yazmak
okumayla edindiğiniz bilgileri etken olarak kullanma ve pekiştirme pratiğidir.
a-Düşünceyi Netleştirir: Yazma eylemi,
düşüncelerinizi en uygun sözcüklerle, mantıksal bir sıra içinde kağıda dökmeyi
gerektirir.
Bu süreç, yalnızca dilimizi değil, aynı
zamanda düşünme disiplinimizi de geliştirir.
b-Akıcılığı Artırır: Ne kadar çok
yazarsanız, sözcükleri ve tümce yapılarını o kadar hızlı ve doğru bir şekilde
bir araya getirirsiniz.
Bu, konuşma dilimize de yansır ve ifade
yeteneğimizin akıcılığını artırır.
c-Kural Bilgisini Pekiştirir: Noktalama,
imla ve gramer kurallarını teoriden pratiğe dökerken hatalarımızı fark eder ve
bu kuralları kalıcı olarak öğreniriz.
Ç)Konuşurken ve yazarken dilimizin içine başka dilden sözcükler
eklememeliyiz.
Bu
konuda dile getirdiğiniz görüş, Türkçe'nin özgünlüğünü ve gücünü koruma
isteğinin çok doğal bir yansımasıdır.
Konuşma
ve yazmada yabancı sözcük kullanmaktan kaçınmak, dil bilincini yüksek tutmanın
ve dilin kendine has ifade zenginliğini öne çıkarmanın en pratik yollarından
biridir.
Bu
yaklaşımın önemini ve pratik adımlarını şu şekilde inceleyebiliriz:
1. Dilin Akıcılığı ve Anlaşılırlığı:
Yabancı
sözcükler, özellikle her dinleyici ya da okuyucu tarafından bilinmediğinde, iletişimin
akıcılığını ve anlaşılırlığını bozar.
Türkçe'de
zaten var olan bir sözcük yerine yabancı bir karşılığını kullanmak, hem
gereksiz bir gösteriş algısı yaratabilir hem de tümcenin doğallığını
zedeleyebilir.
-Örnek:
"Bu konuda bir feedback vermeniz gerekiyor." yerine, "geribildirim"
veya "dönüt" demek, mesajın Türkçenin mantığı içinde “daha güçlü” bir
şekilde iletilmesini sağlar.
2. Düşünceyi
Güçlendirme
Kendi
ana dilimizin sözcüklerini kullanmak, düşünce sistemimizi de doğrudan etkiler.
Ana
dilimizde düşünmek ve ifade etmek, kavramları daha derinlemesine anlamamızı ve
daha incelikli anlatımlar geliştirmemizi sağlar.
Yabancı
sözcüklere başvurmak yerine, o kavramın Türkçe karşılığını bulmaya çalışmak,
aslında dilimizi etken olarak kullandığımızı ve geliştirdiğimizi gösterir.
3. Pratik Çözüm
Yolları ve Seçenekler
Konuşma
ve yazma sırasında yabancı sözcüklerden kaçınmak için kendimizi duyarlı tutmamız
gerekir.
Türk
Dil Kurumu'nun (TDK) güncel olarak teknoloji ve günlük hayattan dilimize giren
yabancı sözcüklere bulduğu Türkçe karşılıkları izlemek ve kullanmak, bu bilinci
günlük hayatımıza taşımanın en etkili yoludur.
Günlük
dilde yabancı sözcüklerin Türkçe karşılıklarının kullanılması, dilimizin
kalitesini çok artıracaktır.
.
Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.09.29, İS.
. YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:
. (Araştırma, inceleme ve değerlendirme yazısı)