- JOHAN WİLHELM SNELLMAN -
. Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Eğitim;
okullar, kurslar ve üniversiteler aracılığı ile bireylere hayatta gerekli olan
bilgi ve yeteneklerin sistematik bir şekilde verilmesi olarak tanımlanır.
Hep
örnek gösteririz, Finlandiya eğitimle kalkınmış GSMH’nın yüksekliği eğitime
bağlıdır diye.
Peki
Ülkemizle karşılaştırdığımızda neler görürüz?
Bizler,
okula başlama yaşını altı bezli döneme çekmeye çalışırken, Finlandiya’da
zorunlu okula başlama yaşı 7’dir.
Onlarda
servis uygulaması yoktur, çocuklar 1. sınıftan itibaren okula yürüyerek veya
bisikletle gidiyorlar.
Özel
durumlarda çocuklar okula aileleri tarafından götürülüyor.
Finlandiya’da
müfredat bizdeki ki karmaşık değil çok basit, sürekli de değişmiyor.
Öğretmenler
okutulacak kitapları kendileri seçiyor.
Finlandiya’da
resmi olarak not verilmiyor olsa bile öğretmenler, inisiyatiflerini kullanarak
büyük bir özveriyle testler hazırlıyor ve çocukları sınav dolu bir geleceğe
hazırlıyorlar.
Öğrenciler
ilk olarak 16 yaşına geldiklerinde ülke genelinde bir sınava giriyorlar.
Finlandiya’da
öğrenciler okulun tüm işlerini nöbetleşe yaparak, sorumluluk duyguları
gelişiyor. Okullar öğrencilerin rahat edebileceği şekilde tasarlanıyor.
Binaların
fiziksel özellikleri öğrencilerin evdeymiş gibi rahat etmelerini sağlayacak
şekilde düşünülüyor.
Günlük
8 saatlik ders ve kursların yerine günlük ortalama 4 saat ders ile
yetiniyorlar.
Türkiye’de
her öğretmen ön koşulsuz yeterli sayıldığı halde Finli öğretmenler haftada en
az 2 saat hizmet içi eğitime katılmak zorundadır.
Bizde,
“Hiçbir şey olamazsa, bari öğretmen olsun” mantığı varken, Finlandiya’da
öğretmenlik mesleği toplumun en gözde mesleklerinden, öğretmenliğe master
derecesi olanlar kabul ediliyor.
Öğretmen
olabilmek için sınavdan geçer puan almak yeterli değil, aday; üç aşamalı bir
testten geçiyor.
Finlandiya’da
öğretmenin gelir düzeyi çok yüksek olduğu için asla ek iş yapmaz.
Ülkemizde
en başarılı öğretmen en çok ödev verendir anlayışına karşın, Finlandiya’da
öğrencilere asla ödev verilmiyor.
Finlandiya’da
resim dersi ile matematik, eşdeğer olarak görülüyor.
Fin
eğitim sisteminde ders anlatan bir öğretmenin sessiz sınıfı yerine etkinlik
yapan sesli sınıflar tercih ediliyor.
Kantinler,
bizdeki gibi işletmeye çevrilmemiş, Finlandiya’daki okulların kantinlerinde
sadece su, süt ve meyve satılıyor.
. Fin eğitim sistemini ve toplum yapısını
düzeltmek için çaba gösteren Johan Wilhelm
Snellman, Rus egemenliği altındaki külleri dahi savrulmaya yüz
tutmuş bir ulusun tekrar tek bir vücut halinde kalkınmasını, devletleşmesini
sağlamış eğitimci, yazar, filozoftur.
Snellman,
kışın kayakla, ilkbahar ve yazın ise, kayıkla bazen de yaya olarak Suomi’yi
baştanbaşa dolaşırdı.
Her
yerde konferans verir, en ücra kulübeler bile ulaşır, sohbet eder; nerede
ateşli, zeki insanlar varsa onları bulur, kitap verir, adreslerini alır,
mektuplaşırdı.
O,
Konfüçyus’un, "karanlıktan şikâyet
edeceğine bir mum yak" sözünden daha fazlasını yaptı.
Tüm karanlık
köşelerde canlı lambalar yaktı, onlara ateş yağı döktü.
Konuşmalarında;
- “Bütün ülkeyi
sulamak için; bir kaç dere yetmez, göl, pınar veya dere gibi su kaynaklarına
ihtiyaç vardır. Milletin ruh susuzluğu da buna benzer. Aydınların dağınık
güçlerini, hep bir araya toplayarak, büyük bir eğitim gücü meydana getirmeliyiz.”
derdi.
Ulusal
önderimiz ATATÜRK’ün askeri okulların müfredatına koyulmasını emrettiği kitap,
Rus yazar Grigory Petrov’un yazdığı “BEYAZ
ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE” Finler’in başarı öyküsüdür.
. “Beyaz zambaklar ülkesinde” kitabını okurken
Snellman ile Atatürk’ün birbirlerine ne kadar çok benzediğini anlarız.
İki
karakterde doğru bildiğini, doğru olanı savunmak konusunda aşırı derecede
inatçı bir savaşçı, bilimin bir parçası olacak kadar öğrenci ve öğretmen,
tarihin tozlu yaprakları arasında kalmış milli duyguları çıkarıp benlik
kazandıracak kadar milliyetçi, köylünün halkın milletin efendisi olduğunu
savunacak kadar halkçılar…
Finliler;
Snellman’ın doğum günü olan 12 Mayıs’ı her yıl “Snellman Günü” olarak
kutlarlar.
. O Finlandiya’nın savaşmamış, eğitim
alanındaki Atatürk’üdür.
. “Aydın olmak, modaya
göre elbise, şapka ve kolalı gömlek giymek demek değildir.
Aydın sınıf, milletin beyni gibidir.
Aydın, bir maaşa konsun, meyhanelerde kafayı çekip halkı
küçümsesin, akşamları kahvelerde iskambil kâğıdı veya tavla masasının başına
geçip eğlensin diye var değildir.
Aydınlar, ulusal
zekâyı geliştirmek, ulusal iradeyi güçlendirmek, ulusal vicdanı uyandırmak
zorundadırlar, milletin cahilliği, kabalığı, vahşiliği, vahşice sarhoşluğu,
inancın kör dehlizinde kaybolması, hastalık ve fakirliği aydınların suçudur.”
Sağlıklı
bir toplum; bedensel, ruhsal ve sosyal yönden sağlıklı bireylerden oluşur.
Bireylerin
sağlıklı olabilmesi ise çocukların eğitimine ve çok yönlü gelişimine bağlıdır.
Kişi
başına 34 bin 585 dolar düşen milli geliri
ile dünyanın en zengin ve müreffeh ülkelerinden olan Finlandiya ile kişi başına
yıllık milli geliri: 9 bin 179 dolar düşen ülkemiz
arasındaki milli gelir farkının sadece eğitim niteliği farkından
kaynaklandığını çok net bir söylemekte beis görmüyorum.
. (Alıntı: Nizamettin
BİBER - https: // blog.milliyet.com. tr/ beyaz-zambaklar- ulkesinde-- snellman/
Blog/?Blog No= 534159)