Öğrenciler
Açısından Türkçe Dersleri
Almanya'da doğup büyüyen ve
Türkçe dilli halk öbeğinden gelen bir çocuğu ele alarak, onun (ve de ailesinin)
dünyasında Türkçe'nin yerini ele almak istiyorum.
Doğumundan başlayarak çocuk
Türkçe'yi ailesinden öğrenmeye başlar.
Ana okulu dönemine değin Türkçe ile konuşur ve anlaşır.
Zamanla çevresinden
kazanmaya başladığı Almanca'yı da kullanarak çevresi ile anlaşır.
Çocuk üç yaşından sonra
anaokuluna başlar. Bu yeni dönemde apayrı bir dünya ile karşılaşır. Artık küçük
bir topluluk içindedir. Çok sayıda arkadaş edinmiştir. Oynayacağı oyuncaklar
çoktur. Anaokulunda uyması gereken önemli kurallar vardır. Anaokulunda
kendisiyle ilgilenen ve kendisinden bir şeyler bekleyen öğretmenleri vardır.
Tüm bunlara yavaş yavaş
alışmaktadır. Değişikliklerin en önemlilerinin başında ise şu gelmektedir :
- "Düşüncesini, istek
ve dileklerini, her şeyini dile getirdiği anadili burada işe yaramamaktadır.
Kendisinden yalnızca Almanca konuşması ve Türkçe'yi hiç konuşmaması
istenmektedir."
Bu da ilk bakışda bu günün
genel uygulamalarına göre normal
karşılanmaktadır. Göçmen çocuğunun anadilinin de programında yer aldığı
anaokullarının sayısı, ne yazık ki çok azdır.
Ama ekinlerarası
çalışmaların yer alacağı, iki dilli anaokulları önümüzdeki dönemde daha yaygın
olarak açılacaktır.
Buna da Türkçe dilli halkın duyarlılığı ve göstereceği
çabalar yol gösterecektir.
Anaokulu dönemi çocuğun
okula başlayacağı 6 yaş bitimine değin sürer.
Artık o Almanca'yı iyi
öğrenmektedir, Türkçe ise geriye doğru itilmektedir. Bu arada çocuk kendisinde
bir makenizma geliştirmeye başlamıştır.
- Belli durumlarda
Türkçe'yi, kendi aralarında kullanacakları bir ara dil olarak kullanmaya
başlamıştır.
Anne ve babasının
kendisiyle gerekli gereksiz yerlerde ve durumlarda bir Almanca, bir Türkçe
konuşmaya başladığını gözlemlemeğe başlamıştır. Kendince bunun akılcıl nedenini
aramaktadır.
Türkçe'nin gereksiz ve
öyle her yerde "konuşulamayacak"
bir dil olduğu bilinç altına yerleşmeye başlamıştır.
Bu çelişkili ortam ilkokul
dönemine değin üç yıl sürmekte ve de çocuğun geleceğinde çok önemli etkiler
yapmaktadır. Kişiliğinin gelişmesinde yerini almaktadır.
Ailesi ile iletişimi de
yeni bir bir boyut kazanmıştır.
Okula başladığında ise bir
de yazı dili olarak Almanca eklenmektedir.
Almanca dil dersinin yanı
sıra diğer derslerde öğrenim dili olarak
Almanca kullanılmaktadır.
Böylece Almanca birden
tek egemen ve yararlı dil konumuna gelmekte, Türkçe'nin yeri "çok büyük
bir hızla" gerilemektedir.
Öğrenciler dersde kendi
aralarında gizli bir şey konuşmak istediklerinde ya da kendi varlıklarına
dikkati çekmek istediklerinde Türkçe konuşmaktadırlar. Bu durumda da, doğal
olarak, hemen azarlanacaklardır.
Bazı okullarda Türkçe dilli
"ders olanakları" sunulmaktadır. Türkçe dilli çocukların bu derse
katılımları ise çok büyük değişik ayrımlılıklar göstermektedir. Uygulamalarda
da değişik ayrımlılıklar çoktur.
Bazı çocuklar Türkçe dersine katılmaya büyük istek göstermektedirler.
Arkadaşları ile bir arada olabileceklerini düşünmektedirler. Bunlar kendi
Türkçe düzeyleriyle sevinmektedirler ve bu ders onlara bir zevk vermektedir.
Ailesinin bu çocuklarla
olan iletişimi çok yoğun ve ileri düzeydedir. Genelde bu gruba giren çocuklar
ilkokul dönemi öğrencileridir.
Almanya'nın her yerinde,
her bölgesinde, her kentinde az ya da çok sayıda olmak üzere Türkçe dilli /
Türkiye kökenli öğrenci ile karşılaşılır. Örneğin bu sayı 90'lı yıllarda
Bavyera'da 32 ile 34 bin arasında kendini korumuştur. Türkçe dilli her
öğrencinin olduğu kurumda Türkçe dersinin sağlanması, doğal olarak olası
değildir.
Şu an liselere devam eden
Türkçe dilli öğrencilerin büyük bölümü, özellikle Berlin'de, "yabancı
dil Türkçe" dersine seve seve katılmaktadırlar.
Bunun gibi Bavyera'da Hauptschule'yi bitirme
sınavlarına İngilizce yerine Türkçe dersinden katılma olanağı vardır. Yasal
olanaklar da Türkçe tamamlama dersine katılımda bir sınırlama getirmemektedir,
Türkler ve diğer dilden öğrencilerin de bu derslere katılabilmesi olanağı vardır.
Ama onların yoğunlukta
oldukları yerlerde her zaman ve her düzeyde Türkçe dilli öğretim
yapılabilir.
Bavyera'da 01.10.1995 tarihli istatistiğe göre Volksschule'de
66214 yabancı kökenli (6 ülkeden) öğrencinin 32803'ü Türkiye kökenli idi.
Bu çocuklar tüm Bavyera'da
897 Türkçe kursu açılmış idi ve 9909 öğrenci katılmakta idi.
İslam din bilgisine
katılma ise 660 kurs içinde 8427 öğrenci idi (%11,47).
Bu sayıların durumu ise
son yıllarda çok daha geriye inmiştir.
Anadilli derslere katılım
azalmaktadır.
1984/85 öğretim yılında
yabancı öğrencilerin % 71,4'ü olan 34205 öğrenci anadili dersine katılıyordu.
1995/96 öğretim yılında
ise yabancı öğrencinin %59,3'ü olan 39277 öğrenci anadili derslerine
katılmıştır.
Azalma ortadadır !
Yabancı öğrenciler arasındaki
durum ise Türkçe dilliler için pek de iyi gözükmemektedir:
Yunanlıların % 80,4'
ü (4111),
İtalyanların % 53'ü (2961),
Türklerin % 68,8'i (22561) anadili dersine katılmıştır.
Öğretmen
Gönen Çıbıkcı, 14.11.1996, GOLDBACH
31.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder