15 Temmuz 2018 Pazar

Öğrenciler Açısından


Öğrenciler Açısından Türkçe Dersleri
       Almanya'da doğup büyüyen ve Türkçe dilli halk öbeğinden gelen bir çocuğu ele alarak, onun (ve de ailesinin) dünyasında Türkçe'nin yerini ele almak istiyorum.
       Doğumundan başlayarak çocuk Türkçe'yi ailesinden  öğrenmeye başlar. Ana okulu dönemine değin Türkçe ile konuşur ve anlaşır.    
       Zamanla çevresinden kazanmaya başladığı Almanca'yı da kullanarak çevresi ile anlaşır.
       Çocuk üç yaşından sonra anaokuluna başlar. Bu yeni dönemde apayrı bir dünya ile karşılaşır. Artık küçük bir topluluk içindedir. Çok sayıda arkadaş edinmiştir. Oynayacağı oyuncaklar çoktur. Anaokulunda uyması gereken önemli kurallar vardır. Anaokulunda kendisiyle ilgilenen ve kendisinden bir şeyler bekleyen öğretmenleri vardır.
       Tüm bunlara yavaş yavaş alışmaktadır. Değişikliklerin en önemlilerinin başında ise şu gelmektedir :
       - "Düşüncesini, istek ve dileklerini, her şeyini dile getirdiği anadili burada işe yaramamaktadır. Kendisinden yalnızca Almanca konuşması ve Türkçe'yi hiç konuşmaması istenmektedir."
       Bu da ilk bakışda bu günün genel uygulamalarına göre  normal karşılanmaktadır. Göçmen çocuğunun anadilinin de programında yer aldığı anaokullarının sayısı, ne yazık ki çok azdır.
       Ama ekinlerarası çalışmaların yer alacağı, iki dilli anaokulları önümüzdeki dönemde daha yaygın olarak açılacaktır.
       Buna da Türkçe dilli halkın duyarlılığı ve göstereceği çabalar yol gösterecektir.
       Anaokulu dönemi çocuğun okula başlayacağı 6 yaş bitimine değin sürer.
      Artık o Almanca'yı iyi öğrenmektedir, Türkçe ise geriye doğru itilmektedir. Bu arada çocuk kendisinde bir makenizma geliştirmeye başlamıştır.
       - Belli durumlarda Türkçe'yi, kendi aralarında kullanacakları bir ara dil olarak kullanmaya başlamıştır.
       Anne ve babasının kendisiyle gerekli gereksiz yerlerde ve durumlarda bir Almanca, bir Türkçe konuşmaya başladığını gözlemlemeğe başlamıştır. Kendince bunun akılcıl nedenini aramaktadır.
       Türkçe'nin gereksiz ve öyle her yerde "konuşulamayacak" bir dil olduğu bilinç altına yerleşmeye başlamıştır.
       Bu çelişkili ortam ilkokul dönemine değin üç yıl sürmekte ve de çocuğun geleceğinde çok önemli etkiler yapmaktadır. Kişiliğinin gelişmesinde yerini almaktadır.
       Ailesi ile iletişimi de yeni bir bir boyut kazanmıştır.
       Okula başladığında ise bir de yazı dili olarak Almanca eklenmektedir.
       Almanca dil dersinin yanı sıra diğer derslerde öğrenim dili olarak Almanca kullanılmaktadır.
        Böylece Almanca birden tek egemen ve yararlı dil konumuna gelmekte, Türkçe'nin yeri "çok büyük bir hızla" gerilemektedir.
       Öğrenciler dersde kendi aralarında gizli bir şey konuşmak istediklerinde ya da kendi varlıklarına dikkati çekmek istediklerinde Türkçe konuşmaktadırlar. Bu durumda da, doğal olarak, hemen azarlanacaklardır.
       Bazı okullarda Türkçe dilli "ders olanakları" sunulmaktadır. Türkçe dilli çocukların bu derse katılımları ise çok büyük değişik ayrımlılıklar göstermektedir. Uygulamalarda da değişik ayrımlılıklar çoktur.
       Bazı çocuklar Türkçe dersine katılmaya büyük istek göstermektedirler. Arkadaşları ile bir arada olabileceklerini düşünmektedirler. Bunlar kendi Türkçe düzeyleriyle sevinmektedirler ve bu ders onlara bir zevk vermektedir.
       Ailesinin bu çocuklarla olan iletişimi çok yoğun ve ileri düzeydedir. Genelde bu gruba giren çocuklar ilkokul dönemi öğrencileridir.
       Almanya'nın her yerinde, her bölgesinde, her kentinde az ya da çok sayıda olmak üzere Türkçe dilli / Türkiye kökenli öğrenci ile karşılaşılır. Örneğin bu sayı 90'lı yıllarda Bavyera'da 32 ile 34 bin arasında kendini korumuştur. Türkçe dilli her öğrencinin olduğu kurumda Türkçe dersinin sağlanması, doğal olarak olası değildir.
       Şu an liselere devam eden Türkçe dilli öğrencilerin büyük bölümü, özellikle Berlin'de, "yabancı dil Türkçe" dersine seve seve katılmaktadırlar.
       Bunun gibi Bavyera'da Hauptschule'yi bitirme sınavlarına İngilizce yerine Türkçe dersinden katılma olanağı vardır. Yasal olanaklar da Türkçe tamamlama dersine katılımda bir sınırlama getirmemektedir, Türkler ve diğer dilden öğrencilerin de bu derslere katılabilmesi olanağı vardır.
       Ama onların yoğunlukta oldukları yerlerde her zaman ve her düzeyde Türkçe dilli öğretim yapılabilir. 
       Bavyera'da 01.10.1995 tarihli istatistiğe göre Volksschule'de 66214 yabancı kökenli (6 ülkeden) öğrencinin 32803'ü Türkiye kökenli idi.
       Bu çocuklar tüm Bavyera'da 897 Türkçe kursu açılmış idi ve 9909 öğrenci katılmakta idi.
       İslam din bilgisine katılma ise 660 kurs içinde 8427 öğrenci idi (%11,47).
       Bu sayıların durumu ise son yıllarda çok daha geriye inmiştir.
       Anadilli derslere katılım azalmaktadır.
       1984/85 öğretim yılında yabancı öğrencilerin % 71,4'ü olan 34205 öğrenci anadili dersine katılıyordu.
       1995/96 öğretim yılında ise yabancı öğrencinin %59,3'ü olan 39277 öğrenci anadili derslerine katılmıştır. 
        Azalma ortadadır !
      Yabancı öğrenciler arasındaki durum ise Türkçe dilliler için pek de iyi gözükmemektedir:
Yunanlıların % 80,4' ü (4111),
İtalyanların % 53'ü (2961),
Türklerin % 68,8'i (22561) anadili dersine katılmıştır. 

Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 14.11.1996, GOLDBACH

31.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder