. Almanya,
Eyaletler, Eğitim ve Öğretim...
Almanya
Federal Cumhuriyeti'nin kendi yapısal durumuna bağlı olarak eyaletlerinde bir
ekinsel özerklik vardır.
Buna
göre de her eyalet kendi yasaları çerçevesinde okul türlerini belirler.
Kendi
eğitim ve öğretim biçimini, öğretmenin yetiştirilmesini ve diğer bunlara bağlı
olarak da diğer tüm konuları kendi eyaletinin durumuna göre düzenler.
Eyaletler arası geçişler bile belli kurallara bağlıdır.
Almanya'nın
bu özelliği eğitim ve öğretimi, ekin ve dil sorunlarının çözümü konusunda
göçmenlerin ortak bir istemde bulunabilmelerini çok zorlaştırmaktadır.
Her
eyaletin kendi eğitim bakanlığının olması, ayrıca da eyaletlerin kendilerinin
de bu konuda çok büyük değişik ayrımlar göstermesi Almanya'yı genel bir alan
olarak ele almada ve kendimize bir tek karşı konuşmacı aramada, her zaman
zorluklar getirmiştir.
"Almanya Eğitim Bakanları Ortak Kurulu" zaman,
zaman toplanmakta ve ortak görüş ve önerilerde bulunmaktadır.
Daha sonra da buna bağlı gerekli değişiklikleri ve
önlemleri kendi bölgesinde ve kuruluşları içerisinde gerçekleştirmektedirler.
Almanya
devleti ve onun toplumu, Türkiye'den Almanya'ya iş göçünün başladığı 60'lı
yıllardan bu yana Türkiye insanları ve Türk dili ile yoğun
olarak karşılaşmıştır.
Önceleri tek tek işçiler olarak görülen bu insanlar zamanla
aileleri ile buraya yerleşmiş, devamlı topluluklar durumuna
dönüşmüşlerdir.
Şu
an artık Türkiye'ye geri dönüş durmuş gibidir.
Göç olgusu tamamlanmıştır.
İçinde bulunduğumuz evre bu göç olgusunun getirdiği
sorunlara çözüm arama ve yeni yapılaşmalara gidebilme dönemidir.
Göç
olgusunun tüm gerçeklerine karşın yaşamın sorunları azalmamış, tam tersine daha
da artmış durumdadır.
Bunun da ana nedeni Federal Almanya Cumhuriyeti'nin
resmi politikasının "Almanya bir göç ülkesi değildir" olarak devam
etmesidir.
Bu da ileriye dönük çağdaş önlemler almayı, toplumun
gerçek yapısına göre kurumlaşmayı engellemektedir.
Sorunların
kapsamları ve yayıldıkları alanları çok geniş bir yelpaze içinde
incelenebilir.
Yetişkinlerin içinde bulunduğu sorunların birçoğunun
kökeninde geçmiş dönemlerinde eğitim ve öğretimden iyi bir donanımla çıkamamış
olmaları gelmektedir.
1994
yılında Almanya genelinde 1,14 milyon yabancı kökenli öğrencinin 870 ooo'i
genel öğrenim okullarına 240 000'i de meslek okullarına devam etmekte
idi.
80'li yıllarında genç yabancıların okullara devamından
daha iyi bir durum göstermesine karşın on yıl sonra kendi yaşıtı Almanlara göre
çok büyük farklılıklar göstermektedirler.
Özellikle yüksek öğrenime götüren okullara devam etme oranı
çok düşüktür.
Yabancı öğrencilerin Realschule'deki oranı %6 ve
Gymnasiumlarda ise %5,1 ile çok düşük olarak temsil ediliyorlar.
Bu sınıflardaki yaşıt öğrencilerin oranı da % 10 ile 12,5
arasında değişmektedir.
Haupt- ve Grundschule'deki yabancı öğrenci oranı
ise %14,3 olarak gözükmektedir.
"Förderschule"de bu oran % 19
olarak en üst düzeydedir.
Yuvarlak
olarak, yabancı öğrencilerin dörtte üçü işci
kökenli ailelerdir.
Bu durumda öğrencilerin ulus kökenleri de çok farklılıklar
göstermektedir.
Türkçe
anadilinden gelen 4oo bin kadar öğrencinin çeşitli okullara devam ettiğini
düşündüğümüzde, onların içinde bulundukları durumu daha iyi
anlayabiliriz.
Kendi yaşıtı olan diğer öbeklere göre çocuklarımızın
okullardaki başarı oranlarını oldukça düşüktür.
Özellikle
de Almanya'ya gelişin üzerinden nerede ise 40 yıla yakın bir zaman geçmiş
olduğu düşünüldüğünde acı gerçek daha açık olarak ortaya çıkmaktadır.
Eğitim
ve öğretim ile ilgili konuları incelediğimizde olayın üç ana boyutunu gözden
kaçırmamalıyız:
1.)
Öğrencilerin okullardaki genel başarı çizgisi nedir ?
2.)
Öğrenciler okullarında anadilli eğitim ve öğretimden neler alabilmektedirler?
3.)
Türkçe dilli çocukların okullardaki başarı düzeyleri diğer çocuklara
göre nasıldır?
Bunun nedenleri nedir?
Olayın ilk boyutuna genel bir çizgide bakabiliriz. Çocuklarımızın
okullardaki genel başarı çizgisini şu sayılarda görebiliriz :
%
29'u bir Hauptschule'yi bile bitirmeden okuldan çıkmaktadır.
%
34'ü 9. sınıfdan sonra bir Hauptschule bitirimini elde edebilmektedirler.
% 26'sı Realschule'yi bitirebilmektedirler.
%
11'i bir Gymnasium' un üst sınıfına devam edebilmektedirler.
. Üniversiteye devam eden Türkçe
dilli öğrencileri incelediğimizde bu öbeğin içinde Almanya'da doğmuş büyümüş ve
okula devam etmiş öğrencilerin yanı sıra Türkiye'den yüksek öğrenim için buraya
gelmiş olanları da görürüz.
1991 kış döneminde tüm Almanya'da öğrenim gören üniversite
öğrencisinin sayısı 14 479 idi.
Şimdiye değin, tüm bu çocukların okul, eğitim ve öğretim,
anadili... gibi sorunlarını geniş boyutlarda ve tümünü kavrayıcı bir bakış açısından
ele almak, onlara çözüm önerilerini sunabilmek olasılığına kavuşulamadı.
Benim ikinci başkanı olduğum "Almanya
Türk Veli Dernekleri Federasyonu" (FÖTED) bunu kendine ana amaç
olarak almıştır.
Örgütlenmesini de bu hedefe doğru gerçekleştirmek
istemektedir.
Bu alanda çalışma yapan tüm Alman ya da Türkçe dilli
kurumlarla ve sivil toplum örgütleriyle de işbirliğine gitmek istemektedir.
Türkçe
dilli aydınların ve kitle örgütlerinin önderliğinde tüm Almanya'ya
uygulanabilecek ortak bir "eğitim ve öğretim / dil ve ekin" istemleri
halka ulaştırılabilmelidir.
Böylelikle ortak bir "en az" sağlayıp, eyaletlerin kendi
yapısallığı içinde onun uygulanmasını hedefleyebiliriz.
Bu
uğraşı ve çabaların yalnızca Türkçe dillilerden beklenmesi de doğal olarak
sorunları çözmez!
Bu noktada Almanya'daki diğer tüm kurumların ve kuruluşların
birlikteliğine gidilebilme yolları aranmalıdır.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli özellik şudur: Almanya'da
eğitim ve öğretimden olumlu payı en az alan ve büyük sorunları olan
öğrenciler Türkçe dilli ailelerin çocuklarıdır.
Bunun böyle olduğu kesindir.
İşte tüm bu nedenle de bu ailelerin sorunların boyutlarını
kavramaları gerekmektedir.
Ama onların genel ve meslekler eğitim ve öğretimleri genel oranın
içinde çok düşük olduğu içindir ki burada ana hedef kitle Türkçe dilli olup üst
düzeyde eğitim ve öğretim görmüş olanlar ve bunların aydın olarak
nitelenebilecek duyarlı bölümüdür.
Ancak
bu son açıkladığım bölümde olanların önderliğinde, kendi yetenek ve
özelliklerini, donanımlarını bu hedefe "yönlendirdiklerinde" ve de
"bilinçli" olabildiklerinde ortak sorunların sağlıklı çözümüne doğru
yol alınabilinir.
.
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,
.
25 Şubat 2000 Cuma, Aschaffenburg,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder