5 Temmuz 2018 Perşembe

7- Dil Herkese Gereklidir

7)

. Dil Herkese Gereklidir!

 [1] İnsan sözünü dili ile söyler ; sözü iyi olursa yüzü parlar.

 [2] Konfüçyüs'e sormuşlar, devlet yönetimine katılsaydın, devlet erki sana verilseydi, ne yapardın ?

    Konfüçyüs "DİL" demiş, "öncelikle dil".

   "Çünkü dil kusurlu olursa sözcükler düşünceyi doğru anlamlandıramaz. 

Düşünce doğru anlaşılmayınca da görev ve sorumluluklar doğru algılanamaz.

Görev ve sorumlulukların gereği gibi yerine getirilmediği ülkede kurallar ve tüze bozulur.

Kurallar ve tüze bozulunca da adalet yanlış yola sapar.

Adalet yanlış yola sapınca da şaşıran halk ne yapacağını, nasıl davranacağını kestiremeyeceği için kargaşa baş gösterir; düzen temelden bozulur.

Onun içindir ki, bir ulusun yaşamında hiçbir şey dil ölçüsünde önemli bir etken değildir."

       Dil insanın kendi iç doğasından çıkmıştır, fışkırmıştır.

Bir iç atılımdır. İnsandaki duyu, istem ve aklın bir ürünüdür, tinsel bir eylemdir.

Dil ile düşünce içli dışlı bir ilişki içerisindedir.

Düşünce, içten konuşmadır.

Düşüncenin dilden dökülmesi ya da dile dökülmesi dıştan konuşmadır.

       Ağızdan çıkan sesler her ulusta ortak değildir.

Diller değişik ayrımlıdır ama değişmeyen doğru, her insanın bir dile gereksiniminin olduğudur.

Bu da onun "anadili"dir.

       Anadili kavramı yalnızca çocuğun "annesinin dili" anlamına gelmez.

O dil, çocuğun kendi evinden, ailesinin doğal ortamda kazandığı dildir. 

O dil onun kendi öz kökleri ile olan en temel bağıdır.

       Dil canlıdır.

Dil ve yaşam birbirinden kesinlikle ayrılamaz.

Dil her insanda doğuştan var olan  bir "doğa"dan, insanın iç gereksiniminden, bir genel dil yetisinden, bir eylemi anlama, bir eylemi konuşma olan "dil gücü"nden, zorunlu olarak fışkırır.

       Dil kendisini tarihte ve tarih içinde gerçekleştirir, oluşur.

Herkes, her kuşak ona kendisinden bir şeyler katar.

Bu nedenle dil kişilerin ve kuşakların bir ürünüdür.

       Bireyin kimliğinin oluşmasında, onun kendini yetiştirmesinde, genel ve meslek öğreniminde başarısını ve niteliğini belirlemede en önemli etken dil olgusudur.

Birey ancak kendi dilinin gücüne, etkileme ve etkilenmesine; o dilin kendi yetişmesinde oynadığı rolün ağırlığına, belirleyiciliğine bağlı olarak geleceğini ve toplumsal yapısını oluşturabilir.

       Çok dillilik ya da bireyin birden çok anadiline sahip olması o bireyin tüm varoluşunu etkiler. Bu da doğal olarak o bireyin kendisinden sonra gelecek olan kuşaklara yön verir.

       Bir dilin çerçevesinde o dille birlikte kendi dünyası, kendi bilimsel, ekinsel, sanatsal, halkbilimsel...varlıkları, değerleri yer alır.

Bireyin o dile sahip olabilmesi o dille ilgili dünyanın da kapısını açabilecek bir anahtar anlamına gelir.

O dile egemenlik ve o dilde güçlü olmanın oranı da tüm bu olanakları kullanmada ayrı bir rol oynar.  

Bu nedenle de bireyin en az bir dilde çok iyi yetişebilmesi gerekir.

       Bunu kavramış varlıklı aileler çocuklarını çok dilli bir eğitim ve öğretim yapan okullara gönderiyorlar.

       Bir dilin kullanılabileceği tüm alanlara giriş yolları kolayca bulunabilmelidir.

O dilin tüm varlıklarını edinebilmesi ve kendini geliştirebilmesi için gerekli tüm olanaklar o dile sunulabilmelidir.

       Birden çok dilli olabilmek de doğal olarak bu çeşitliliği ve varsıllılığı kendi oranında artıracaktır.

Bu nedenle de dil en geniş olanaklarla ve eğitimde şans eşitliği temel ilkesi çerçevesinde ve çağdaşlık ışığı altında elde edilebilmelidir, geliştirilebilmeli ve donatılabilmelidir.

O dili kullanabilecek alanlar var edilmelidir.

       Dil yaşamın tüm alanlarında kullanılır olmalıdır.

Bu alanları yaratabilmek, gelişimini sağlamak bu toplumda yaşayan her çağdaş kurumun da görevidir aslında...

       Dilin değişip, değişmediği konusu incelenmelidir.

Dilin değişimi, bir ucunda hiç değişmeme, öte ucunda baştan aşağı değişme bulunan bir eğri üzerinde düşünülerek incelenebilir. Gerçekleşme olasılığı en az olan  iki uçtaki durumdur.

Bu eğri dil ve değişmenin birlikte olduğu üç türünü saptamaya da yardım eder:

   1) Dil değiştirmek

  2) Dili değiştirmek

  3) Dilin kendi kendisini değiştirmesi...

       Bunların her biri ayrı inceleme konusudur.

       Dil, ayni zamanda bireyin kendi kendisine yalnız başına varlık verdiği ya da yok ettiği bir gerçeklik değildir.

Dil, bir yerde, tek tek bireyi aşan; bireyin, doğduğunda, veri olarak bulduğu bir toplum ürünüdür. 

İsteseniz de, istemeseniz de diliniz sizi ve bağlı olduğunuz toplumu (ulusu) birleştirir.

Siz o dilin kimliğini taşırsınız.

       Dil bir de uygarlık ve ekin etkisiyle gelişir.

Türkçe dil etkenlikleri, ve okullarda Türkçe dilinin çocuklara öğretilmesi hepimizin ortak yararına ve çıkarınadır.

Bu nedenle de Almanya'nın her türlü okulunda, eğitim ve öğretim kurumunda Türkçe dilinin kabul edilmesi ve çağdaş bir ders olma çerçevesinde uygulanması istenmelidir.

       Avrupa'da yaşayan Türkçe dilli halkların kendi aralarında iletişimlerini sağlamada en yakın yol yine Türkçe olacaktır.

Bu yolla da ülkeler arası toplumsal, ekonomik ve ekinsel etkenlikler köprüleri kurulabilecektir.

Bu da dilin Avrupa ve dolayısıyla insanlık ekinine bir katkısı olacaktır.

       Var olan tüm olanaklar kullanılmalı ve geliştirilmelidir.

Bu da Almanya toplumu ve içinde yaşayanlarına ancak daha iyi yarınlar sağlar.

Ele ele, gönül gönüle, birlikte bir uğraşa ve çabalamaya girmeliyiz.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 25 Şubat 2000 Cuma, Aschaffenburg,



*Hürriyet. 30 Aralık 1998, Çarşamba
[1] Bilim kültür ve öðretim dili olarak Türkçe S.327
[2] M.Güner Demiray/ Cumhuriyet Kitap Sayı 315

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder