Türkiye Cumhuriyeti'ne
Görev Düşmektedir!
Türkiye
Devleti ve halkıyla, kurumlarıyla da bu konulara eğilebilmelidir. Bunun ana
nedenleri şunlardır:
·
Almanya'da yaşayan Türkçe dilli halkın en büyük bölümünün geldiği ülke
Türkiye'dir.
·
Almanya'da yaşayan Türkçe dilli halkın büyük bölümü Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşıdır. Bu bağlamda devletin kendi yurttaşlarına karşı, yasalarla verilmiş
görevleri vardır. Bu görevler de en çağdaş
yöntemlerle yerine getirilmelidir.
·
Türkçe dilinin
en büyük kullanım ve yayılım alanı, araştırmasıyla ve bilimselliği ile yer
aldığı ülke Türkiye'dir. Türkiye'nin tüm kurumlarıyla birlikte bu dile karşı da
bir sorumluluğu vardır.
·
Ülkelerarası
dostluğun ve olumlu ilişkilerin geliştirilmesi anlamında Almanya Federal
Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bağın kurulmasında bu ülkelerdeki
Türkçe dilli halkdan en iyi biçimde yararlanılmalıdır.
·
Almanya ve
Türkiye halkları ve onların kendi öz ekinsel değerleri ortak çalışmalarla tüm
insanlığa sunulabilir.
Almanya ile
Türkiye arasında yapılan anlaşmalar çerçevesinde Almanya'da okullarda
anadilinin verilmesi kararlaştırılmıştır.
Bazı
eyaletler Türkiye'den öğretmenler getirtmişlerdir. Bu öğretmenlerin seçimi ve
donanımı ise Türkiye'ye bırakılmış idi.
Bazı
eyaletlerde görev yapan Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı'nın gönderdiği
öğretmenlerin parasını Türkiye ödemektedir.
Yine bir
yasal dayanak olarak da "Milli Eğitim Kanunu"nun 59. maddesini
anabiliriz. Bu madde de "Türk vatandaşlarının yurtdışında eğitim, öğrenim
ve ihtisas görmeleri ile ilgili devlet görevlerinin düzenlenmesinde Milli
eğitim Bakanlığı'nı sorumlu tutmaktadır. Bunun ne dereceye kadar yerine
getirildiği ise tartışmaya açıktır.
"Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 62" şöyle bir içerik taşımaktadır :
"Devlet
yabancı ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlarının aile birliğinin,çocuklarının
eğitiminin, ekinsel gereksinimlerinin ve sosyal güvenliklerinin sağlanması,
anavatanla bağlarının korunması ve yurda
dönüşlerinde yardımcı olunması için gereken tedbirleri alır."
Bu maddeye eklenecek hemen hemen
hiç bir şey yoktur sanırım.
Ana sorun bu anayasal zorunluluğu
devletin şu ana değin ne derece ve nasıl gerçekleştirebildiğinde, bu anayasal
görevini ne denli ciddiye alabildiğinde ve onunla ilgili hangi kurumlaşmayı
getirdiğinde yatmaktadır. Anlaşılan odur ki bu görev yerine tam anlamıyla
getirilememiştir.
Umudumuz,
Türkiye Cumhuriyeti'nin, bundan sonra, kendine ait her türlü kurum ve
kuruluşlarıyla bu konuya eğilebilmesi ve Almanya'da bu anlamda uğraş veren tüm
sivil toplum örgütlerine yardımcı olmasıdır.
Her
başkonsolusluk bünyesinde bir de "Eğitim Ateşeliği" bulunduran
Türkiye Cumhuriyeti her zaman Almanya'daki Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının
eğitim ve öğrenim sorunları olduğunu kabul
etmiştir.
Ama genel olarak bu sorunların
Almanya'da çözümlenmesi gerektiğinden
Türkiye'nin önlemleri yeterli olamamıştır.
Son yıllarda Türkiye'nin de artık
Almanya'da yaşayan yurttaşlarını burada
yerleşmiş olarak görmesi ve çifte yurttaşlılığı desteklemesi çok sevindiricidir.
Türkiye'nin
tüm kurumlarıyla kendine düşen katkılarda bulunması beklenmektedir.
Türkiye Devleti'nin çağdaş bir
yaklaşımla verebileceği her türlü diplomatik, politik ve somut destekler bizlere uğraşlarımız da
ayrı bir güç katacaktır.
Türkiye
ve Almanya öğretmen yetiştirme kurumları ortak çalışmalar yapmalıdır. Örneğin
görev içi haftalık seminerler ya da birlikte işlik çalışmaları... düzenlenmelidir.
Almanya'da öğretmen yetiştirme
kurumlarındaki çalışmalara bilimsel destek verilmelidir.
Ayrıca
Türkiye'de var olan tüm bilimsel kurumlar, basın-yayın ve sivil toplum
örgütleri... bu konuya ellerinden gelen tüm olanakları ile destek vermelidir.
Bu uğraşılar hem Almaya'nın çok kültürlü
toplum gerçeğine katkıda bulunacaktır. Hem de kökü tarihin çok derinlerine
uzanan Türk ekinsel değerleri dünyanın halklarına da sunulabilecektir.
Barışcıl ve insancıl bir dünyaya doğru
bir adım da böyle atılacaktır.
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI
42.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder