Danışma Merkezleri Gereklidir!
Türkçe
dilli halka dönük çalışmalar yapabilecek danışma merkezleri açılmalıdır:
Ailenin kendileri ve çocuğu için,
gençlerin kendileri için başvuracakları, sorunlarının çözümünde kendilerine yol
gösterecek eğitim danışmanlık kuruluşları hemen hemen yok gibidir.
Var olan olan kuruluşlar ise ya yalnızca
Almanca konuşmaktadır, ya da tasarımları yalnızca Alman dilli halk için
düzenlenmiştir.
Genellikle
gözden kaçan ise şudur:
"Bir
sorun olduğunda bunu üzerinde duyan, ondan etkilenen bir insandır."
İşte bu durumda o insanın
psiko-sosyal-ekinsel ve ekonomik durumu en çok ele alınması ve de hiç gözden
uzak tutulmaması gereken bir olgudur.
Ailelerin
düşünce biçimleri, doğru ya da yanlış önyargıları, inançları, alışkanlıkları...
vardır.
Zaten büyük bir çoğunlukla da bizleri
etkileyen, yönlendiren davranış biçimlerinin ardında bunlar vardır.
İşte bu nedenden dolayıdır ki
Almanya'da, her kentde hem Almanca hem de Türkçe dilli olarak, buranın tüm
gerçeklerine göre yanıt verebilecek; Türkçe dilli halkın düşünce ve davranış
biçimlerini kavramış ve tüm bu özellikleri göz önünde tutarak, ileriye dönük
olumlu ve çağdaş çözümleri önerebilecek danışmanlık görevleri sunabilecek
merkezler gerekmektedir.
Bu
konudaki boşluğu Türk Veli Dernekleri danışmanlık büroları
doldurmalıdır.
Bunun bir örneğini Berlin'de
görmekteyiz.
Böylesi bir görev ve çalışma anlayışına
girilmelidir. Ayrıca yine gençlerin başvuracağı, yüksek öğrenimin kendine özgü
konularında danışmanlık verebilen Türk Öğrenci Dernekleri ve bunların
üst kuruluşu federasyonları da bu alanda çok önemli bir örnektir.
Yaygınlaştırılması ve halkla iletişiminin iyi kurulmuş olması özlemlenmektedir.
Aileler bunları bilir ve çok erken
dönemde bunlardan yararlanırsa, çocuklarının daha başarılı olmasını sağlamış
olur.
Erken
teşhis ve önlemlerle gerçekleştirilebilecek eğitim danışmanlığı tüm halkımıza
yararlı olacaktır.
Bunun sonucu olarak da ileri yaşlardaki
bazı sorunların daha az gözükmesi beklenmelidir. Böylesine bir danışmanlık
çalışması sunabilmek için gereken tüm girişimler, çabalar, istekler ve
duyarlılıklar başka yerlerde aranmamalıdır.
Bunları
bir gereksinme olarak istemek ve bu uğurda çabalar göstermek ancak ve ancak
bizlerin görevidir, bizlerden beklenmelidir.
Türkçe dilli halkın kendine özgü tüm
örgütlenmeleri ve kuruluşları, konsoloslukları, aydınları ve bilimcileri bu
alanda eşgüdümsel ve özverili bir çalışmaya girmelidir.
Bunun gerçekleşmesi ve böyle bir
gereksinimin kavranmış olması durumunda da Alman toplumu kendi içinde var olan
kurumlarıyla çözüm yollarını açacaktır.
"Ağlamayan bebeğe mama vermezler !
".
Ayrıca
yine bu konuda Alman okullarının kendilerine düşen "anne ve babalara yol
gösterme, danışmanlık yapabilme" görevi de pek işlememektedir.
Özellikle yasalarda bile öğretim
kurumlarına ve öğretmenlere yüklenmiş olan bu danışmanlık görevinden
yararlanmak istemek konusunda da göçmen anne ve babalar çok yetersiz
kalmaktadırlar.
Bunun çözümü de genel ve en iyi
biçimiyle Alman okul düzenlerinin bu danışmanlık görevine göre yeniden ve
sağlıklı bir biçimde örgütlenmesi gerekmektedir.
Yine
vurgulamakda yarar vardır: Bu danışma çalışmalarına en çok gereksinim duyanlar
da toplumun alt katmanlarında olanlar, dar gelirliler, göçmen aileleridir...
Üst toplum katmanlarından gelen
ailelerin zaten bu tip danışmanlığı gereksinimi de yoktur.
Okullarda
verilen yıllık iki kez ile sınırlandırılan bilgilendirme toplantıları aslında
çok yetesizdir.
Okullarda verilecek olan danışma
çalışmalarında görevlendirilecek öğretmen, eğitmen ve psikologlar olmalıdır.
Türkçe dilli danışman ve uzmanlar da
olmalıdır. Danışma herkese
dönük olarak verilmelidir :
1)
Anne ve babalara danışmanlık.....
2)
Öğretmenlere danışmanlık.....
3
) Öğrencilere danışmanlık.....
4
) Yöneticilere danışmanlık.....
Danışmanın
içeriği ise genel olarak şöyle olabilir :
1
) Eğitim danışmanlığı
2
) Öğretim danışmanlığı
3
) Meslek öğrenimin danışmanlığı
4
) Boş zamanları değerlendirme danışmanlığı
5)
Kurumlar arası ilişkiler danışmanlığı
Bir
kent içindeki eğitim ve öğretim kurumları, danışmanlık merkezleri kendi
aralarında da bilgi ve deneyim alışverişine yönelik düzenli bir örgütlenme
içine girebilmelidirler.
Bu örgütlenmenin üç çemberi
olabilmelidir:
1) Kendi uzmanlarının
gereksinimlerine karşılık vermelidir.
2)
Tüm anne ve babaların kendilerine yönelik sorularına yanıtlar aramalıdırlar.
3)
Sorunları ve beklentileri kendi dışlarındaki
kurumlara ulaştırmalı ve onlardan beklentilerini dile getirmelidirler.
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 18 0cak 2000
39.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder