9)
. ANADİLİ Nedir?
· Anadili
insanın doğup büyüdüğü aile ve soyca bağlı bulunduğu toplum çevresinden
öğrendiği, bilinç altına inen ve kişilerle toplum arasındaki ilişkilerde en
güçlü bağı oluşturan dildir.
Anadili insanın ailesinden,
akrabalarından, çevresinden ve içinde yaşadığı topluluktan edindiği dildir.
· Bir
de "Ana dil" vardır:
O da Türkiye Türkçesinin ortak dilidir
ve Türk vatandaşı olan herkesin duygu ve düşüncelerini paylaşmasında temel araç
olarak görev yapar.
Bu dilin kaynağı Türk Dili, eğitim ve
öğretim söz konusu olunca da inceleme, araştırma alanı Türkçedir. Türkçenin
bağlı olduğu Ural-Altay dil ailesidir.
· Günümüzde
konuşulan yaklaşık 4.000 dili tek bir dile bağlı görmek, elde yazılı kanıtlar
da olmadığından oldukça güçtür.
Dünya nüfusunun yarısının konuştuğu
diller Hint-Ari dil ailesindendir.
Ancak diller arasındaki ortak
özellikler de göz ardı edilemez.
· Her
ulus için anadili, anne dilleri anne sütü gibidir.
Özellikle okul dönemine değin annesinin
dili çocuk için gerekli ve önemlidir.
Bireyi kuşatan, ona ruh ve güç veren
dil, bu dildir.
· Her
ülkede okullu dönem ile birlikte anne dillerinin yerini, o ülke insanını
birleştiren, koruyan, bir harç, şemsiye olarak "ana dil",
"devlet dili" alır.
O birey artık ana dil bilinciyle
hareket eder, yaşamın, eğitim ve öğretimin dili olan dil ile kendini
geliştirir.
· Çocuğumuzla
evde her gün kendi dilimizi konuşarak onun gelişimine yardımcı oluruz.
· Çocuklarımızla
konuştuğumuz dil, öğrenecekleri ilk dil olacaktır.
Anadilimizi
kullanmak çocuklarımızı ailemize bağlayacaktır.
· Bu
anadili bizimle, ailenin geri kalanıyla, aile kültürleri ve topluluklarıyla
olan ilk bağdır.
Yaşamı öğrenmek için ilk olarak
kullanacakları dildir, “hayata hazırlanacakları” dildir.
· Anadilimizde
doğruyu – yanlışı, iyiyi – kötüyü öğreniyoruz.
Anadili, kültürün yegane sözcüsüdür.
Dil olmadan kültür
var olamaz.
Kültür ancak kendi dili ile vardır ve
bu şekilde anlamlıdır.
· Anadili
olmadan bir kültürü anlatamazsınız, ancak tarif edersiniz.
· Anadili,
anneden öğrenilen "ilk dil" olmasının ötesinde insanın kimliğinin ve
kişiliğinin oluşmasında belirleyici olan, geçmişi ve geleceği arasındaki bağı
kuran, dünyayı, doğayı ve çevresini kavramasını sağlayan temel olgudur.
· Aslında
buna “dil öğrenmek” de denilemez; insanda doğuştan bulunan "dil
yeteneği" tıpkı bedenin fiziksel dizgelerinin bilinen biçimde oluşması
gibi oluşur.
Dil yetisinin soya çekimsel olarak
belirlenmiş belli bir durumu vardır.
İnsan istese de istemese de bir dil edinimi gerçekleşir.
Önce içsel olarak, bir iç dil şeklinde
zorunlu oluşan dil, edinilen "iletişim araçları"yla dışa vurulur.
· Çocuktaki
bu yeteneğin, okul çağına değin kesinlikle aile ve çevre tarafından, sürekli
geliştirilmesi gerekir, olabildiğimce işletilmesi gerekir.
· Dil
ediniminde bilinçli bir şekillendirme olmazsa, suyun, konulduğu kabın biçimini
alması gibi içinde bulunduğu ailenin, topluluğun, toplumun diliyle bir
şekillenmeye uğrar ve bu çerçevede bir zihniyete sahip olur.
· Çocuk
ile anne arasındaki güçlü bağ beden diliyle, gönül diliyle, ruh diliyle ve en
önemlisi de sözlü dille oluşturulur.
Bu dilin niteliği, sözü edilen iletişim
etkinliklerinin niteliğiyle doğru orantılıdır. Çocuk için anne, bir sevgi
masalıdır, dili ise masalların en güzeli.
· İngiliz
filozofu G. Dokl der ki:
- “Dâhilerin çoğu babalarından ziyade
analarından öğrenmişler ve ana terbiyesi ile yücelmişlerdir.”
Leonardo da Vinci anasının dizinde
dinlediği masallarla yetişmiştir.
· Vatan
ve annenin nasıl sevilmesi gerekiyorsa dil de öyle sevilmelidir; bu bilinç önce
ailede, belki de önce masallar aracılığıyla verilmelidir.
Çünkü başta da işaret edildiği üzere,
çocuğun dünyayı algılayışı öncelikle kendisine öğretilen anadili iledir.
Başlangıçta onun dünyasına en uygun tür
ise masaldır.
Anadili, bağlı olduğu toplumun geçmişten
geleceğe bütün değerlerini kuşatır.
Bu dilin iç ve dış yapısı o milletin
yaşamıyla, zihniyetiyle sıkı sıkıya ilişkilidir.
· Millet
olma bilinci ancak ve ancak anadilinin en iyi şekilde edinilmiş olmasıyla
gerçekleşebilir.
Kültürü, değerleri ve bilgiyi bize
taşıyan, yaşadığımız dünyaya bakışımızı belirleyen dil olunca, elbette bütün
uluslar kendi dillerine gerekli özeni göstermek durumundadırlar.
·
Bahtiyar Vahapzade, Ahmet Kabaklı’ya yazdığı ve 1977 yılında Türk
Edebiyatı Dergisi’nde yayınlanan yazısında şunları söyler:
- “Bir milleti mahvetmek
için onun başına atom bombası yağdırmak gerekmez. Manevî değerlerini, dilini, edebiyatını
ve tarihini zedelemek, hafızasından silmek yeter... 180 yıl Rus boyunduruğunda,
başka bir halkın yumruğu altında yaşadığımız hâlde biz, millî varlığımızı, yani
ana dilimizi ve ana edebiyatımızı koruyup yaşatarak bir millet gibi yaşayıp
‘asimile’ olmadık.
- Esarette olduğumuz
zamanlar Dede Korkut, Köroğlu gibi destanlarımız, Fuzûlî, Nesîmî, Vâkıf, Sâbir
gibi şairlerimiz hangi milletin evlâdı olduğumuzu kulaklarımıza fısıldayıp bizi
millet gibi koruyup yaşattılar. Bugün bir millet olarak yaşıyorsak bunu
edebiyatımıza ve onun gereği olan dilimize borçluyuz.
- Halkı, millet olarak şekillendiren, olgunlaştıran, onun sözlü
ve yazılı edebiyatı, varlığının teminatı ise dilidir.”
(Bahtiyar
Vahapzade, Vatan Millet Anadili, Atatürk Kültür Merkezi Yay., Ankara 1999, s.
77.)
· Vahapzade,
K. Pautovski’nin şu sözünü de anar:
- “Her bir insanın, kendi ana diliyle
münasebeti onun medenî seviyesiyle beraber vatandaşlık çabasını ortaya koyar.
Ana dilini sevmeden vatanı sevmek mümkün değildir. Kendi ana diline bîgâne olan
insan vahşîdir.”
· Bahtiyar
Vahapzade sözlerine devam ederek şöyle der:
- “Bana dünyada en güzel türkü hangisidir
deseler, ana ninnisi derim; en ilginç, en güzel kitap hangisidir deseler anamın
anlattığı masallar derim.”
· Anadili
bir insanın kişiliğinin gelişmesine, bilgi ve becerilerinin artmasında ve
içinde bulunduğu topluma uyum sağlamada çok önemli bir etkendir.
· Bu
insanın anadili onun ekinin bir parçasıdır. (Kültür)
· Başlangıçta
anadili anne ve babadan, en yakın akrabalardan kazanılır.
· Daha
sonra da çevresinde iletişim içinde olduğu diğer kişilerden, komşulardan...
öğrenir.
· Değişen
bir varlık olarak insan böylece de ilk ekinsel birikimini elde etmeğe başlar.
· Dilin
gelişmesi demek, türetilmesi demektir.
· Türetilmeyen
dil gelişemez.
· Dil
gelişmeyince düşünce de gelişemez.
· Dilimizi
ve bununla bağımlı olan düşüncemizi geliştirmek için Türkçe sözcükleri,
özellikle de Türkçe kökleri bilmemiz gerekir.
· Dilimizi
geliştirmeyi düşüncemizi geliştirmek ve çağımızın bilimsel verileriyle
düşünebilmek için istiyoruz.
· Türk
diline dört elle sarılmamızın tek nedeni budur. "
· Bir
halkın dili onun ruhudur.
Onun ruhu da dilidir.
· 2000
yılından itibaren 21 Şubat “Uluslararası Anadili Günü” olarak kutlanmaktadır.
UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim,
Bilim ve Kültür Örgütü) tarafından çok dilliliği ve kültürlülüğü desteklemek ve
dilleri korumak ve gelişmelerine katkı sağlamak amacıyla ilan edilen bu gün,
dünyanın değişik ülkelerinde kutlanmaktadır.
· Bu
günde özellikle anadilinin önemini vurgulanır, anadilinin geliştirilmesine ve
korunmasına dikkatler çekilir.
· Almanya’da
yaşayan Türklerin bu günün anlamını ve önemini anlayabilmeleri çok yararlı
olacaktır.
· Die
Sprache einer Nation ist ihre Seele, ihre Seele ist ihre Sprache.
· (W.
Humboldt)
· Dil
kültürün aynasıdır.
· Die
Sprache ist der Spiegel der Kultur.
· (K.
Vossler)
· Dilimizin
sınırları bilincimizin sınırlarıdır.
· Die
Grenzen unserer Sprache sind die Grenzen unseres Bewusstseins.
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder