6 Temmuz 2018 Cuma

9- ANADİLİ Nedir?

9)

.   ANADİLİ Nedir?

·       Anadili insanın doğup büyüdüğü aile ve soyca bağlı bulunduğu toplum çevresinden öğrendiği, bilinç altına inen ve kişilerle toplum arasındaki ilişkilerde en güçlü bağı oluşturan dildir.

        Anadili insanın ailesinden, akrabalarından, çevresinden ve içinde yaşadığı topluluktan edindiği dildir.

·       Bir de "Ana dil" vardır:

        O da Türkiye Türkçesinin ortak dilidir ve Türk vatandaşı olan herkesin duygu ve düşüncelerini paylaşmasında temel araç olarak görev yapar.

        Bu dilin kaynağı Türk Dili, eğitim ve öğretim söz konusu olunca da inceleme, araştırma alanı Türkçedir. Türkçenin bağlı olduğu Ural-Altay dil ailesidir.

·       Günümüzde konuşulan yaklaşık 4.000 dili tek bir dile bağlı görmek, elde yazılı kanıtlar da olmadığından oldukça güçtür.

        Dünya nüfusunun yarısının konuştuğu diller Hint-Ari dil ailesindendir.

        Ancak diller arasındaki ortak özellikler de göz ardı edilemez.

·       Her ulus için anadili, anne dilleri anne sütü gibidir.

        Özellikle okul dönemine değin annesinin dili çocuk için gerekli ve önemlidir.

        Bireyi kuşatan, ona ruh ve güç veren dil, bu dildir.

·       Her ülkede okullu dönem ile birlikte anne dillerinin yerini, o ülke insanını birleştiren, koruyan, bir harç, şemsiye olarak "ana dil", "devlet dili" alır.

        O birey artık ana dil bilinciyle hareket eder, yaşamın, eğitim ve öğretimin dili olan dil ile kendini geliştirir.

·       Çocuğumuzla evde her gün kendi dilimizi konuşarak onun gelişimine yardımcı oluruz.

·       Çocuklarımızla konuştuğumuz dil, öğrenecekleri ilk dil olacaktır.

        Anadilimizi kullanmak çocuklarımızı ailemize bağlayacaktır.

·       Bu anadili bizimle, ailenin geri kalanıyla, aile kültürleri ve topluluklarıyla olan ilk bağdır.

        Yaşamı öğrenmek için ilk olarak kullanacakları dildir, “hayata hazırlanacakları” dildir.

·       Anadilimizde doğruyu – yanlışı, iyiyi – kötüyü öğreniyoruz.

        Anadili, kültürün yegane sözcüsüdür.

        Dil olmadan kültür var olamaz.

        Kültür ancak kendi dili ile vardır ve bu şekilde anlamlıdır.

·       Anadili olmadan bir kültürü anlatamazsınız, ancak tarif edersiniz.

·       Anadili, anneden öğrenilen "ilk dil" olmasının ötesinde insanın kimliğinin ve kişiliğinin oluşmasında belirleyici olan, geçmişi ve geleceği arasındaki bağı kuran, dünyayı, doğayı ve çevresini kavramasını sağlayan temel olgudur.

·       Aslında buna “dil öğrenmek” de denilemez; insanda doğuştan bulunan "dil yeteneği" tıpkı bedenin fiziksel dizgelerinin bilinen biçimde oluşması gibi oluşur.

        Dil yetisinin soya çekimsel olarak belirlenmiş belli bir durumu vardır.

        İnsan istese de istemese de bir dil edinimi gerçekleşir.

        Önce içsel olarak, bir iç dil şeklinde zorunlu oluşan dil, edinilen "iletişim araçları"yla dışa vurulur.

·       Çocuktaki bu yeteneğin, okul çağına değin kesinlikle aile ve çevre tarafından, sürekli geliştirilmesi gerekir, olabildiğimce işletilmesi gerekir.

·       Dil ediniminde bilinçli bir şekillendirme olmazsa, suyun, konulduğu kabın biçimini alması gibi içinde bulunduğu ailenin, topluluğun, toplumun diliyle bir şekillenmeye uğrar ve bu çerçevede bir zihniyete sahip olur.

·       Çocuk ile anne arasındaki güçlü bağ beden diliyle, gönül diliyle, ruh diliyle ve en önemlisi de sözlü dille oluşturulur.

        Bu dilin niteliği, sözü edilen iletişim etkinliklerinin niteliğiyle doğru orantılıdır. Çocuk için anne, bir sevgi masalıdır, dili ise masalların en güzeli.

·       İngiliz filozofu G. Dokl der ki:

    - “Dâhilerin çoğu babalarından ziyade analarından öğrenmişler ve ana terbiyesi ile yücelmişlerdir.”

        Leonardo da Vinci anasının dizinde dinlediği masallarla yetişmiştir.

·       Vatan ve annenin nasıl sevilmesi gerekiyorsa dil de öyle sevilmelidir; bu bilinç önce ailede, belki de önce masallar aracılığıyla verilmelidir.

       Çünkü başta da işaret edildiği üzere, çocuğun dünyayı algılayışı öncelikle kendisine öğretilen anadili iledir.

       Başlangıçta onun dünyasına en uygun tür ise masaldır.

       Anadili, bağlı olduğu toplumun geçmişten geleceğe bütün değerlerini kuşatır.

       Bu dilin iç ve dış yapısı o milletin yaşamıyla, zihniyetiyle sıkı sıkıya ilişkilidir.

·      Millet olma bilinci ancak ve ancak anadilinin en iyi şekilde edinilmiş olmasıyla gerçekleşebilir.

       Kültürü, değerleri ve bilgiyi bize taşıyan, yaşadığımız dünyaya bakışımızı belirleyen dil olunca, elbette bütün uluslar kendi dillerine gerekli özeni göstermek durumundadırlar.

·     Bahtiyar Vahapzade, Ahmet Kabaklı’ya yazdığı ve 1977 yılında Türk Edebiyatı Dergisi’nde yayınlanan yazısında şunları söyler:

  - “Bir milleti mahvetmek için onun başına atom bombası yağdırmak gerekmez. Manevî değerlerini, dilini, edebiyatını ve tarihini zedelemek, hafızasından silmek yeter... 180 yıl Rus boyunduruğunda, başka bir halkın yumruğu altında yaşadığımız hâlde biz, millî varlığımızı, yani ana dilimizi ve ana edebiyatımızı koruyup yaşatarak bir millet gibi yaşayıp ‘asimile’ olmadık.

  - Esarette olduğumuz zamanlar Dede Korkut, Köroğlu gibi destanlarımız, Fuzûlî, Nesîmî, Vâkıf, Sâbir gibi şairlerimiz hangi milletin evlâdı olduğumuzu kulaklarımıza fısıldayıp bizi millet gibi koruyup yaşattılar. Bugün bir millet olarak yaşıyorsak bunu edebiyatımıza ve onun gereği olan dilimize borçluyuz.

- Halkı, millet olarak şekillendiren, olgunlaştıran, onun sözlü ve yazılı edebiyatı, varlığının teminatı ise dilidir.”

(Bahtiyar Vahapzade, Vatan Millet Anadili, Atatürk Kültür Merkezi Yay., Ankara 1999, s. 77.)

·    Vahapzade, K. Pautovski’nin şu sözünü de anar:

   - “Her bir insanın, kendi ana diliyle münasebeti onun medenî seviyesiyle beraber vatandaşlık çabasını ortaya koyar. Ana dilini sevmeden vatanı sevmek mümkün değildir. Kendi ana diline bîgâne olan insan vahşîdir.”

·    Bahtiyar Vahapzade sözlerine devam ederek şöyle der:

  - “Bana dünyada en güzel türkü hangisidir deseler, ana ninnisi derim; en ilginç, en güzel kitap hangisidir deseler anamın anlattığı masallar derim.”

·       Anadili bir insanın kişiliğinin gelişmesine, bilgi ve becerilerinin artmasında ve içinde bulunduğu topluma uyum sağlamada çok önemli bir etkendir.

·       Bu insanın anadili onun ekinin bir parçasıdır. (Kültür) 

·       Başlangıçta anadili anne ve babadan, en yakın akrabalardan kazanılır.

·       Daha sonra da çevresinde iletişim içinde olduğu diğer kişilerden, komşulardan... öğrenir.

·       Değişen bir varlık olarak insan böylece de ilk ekinsel birikimini elde etmeğe başlar.

·       Dilin gelişmesi demek, türetilmesi demektir.

·       Türetilmeyen dil gelişemez.

·       Dil gelişmeyince düşünce de gelişemez.

·       Dilimizi ve bununla bağımlı olan düşüncemizi geliştirmek için Türkçe sözcükleri, özellikle de Türkçe kökleri bilmemiz gerekir.

·       Dilimizi geliştirmeyi düşüncemizi geliştirmek ve çağımızın bilimsel verileriyle düşünebilmek için istiyoruz.

·       Türk diline dört elle sarılmamızın tek nedeni budur. "

·       Bir halkın dili onun ruhudur.

        Onun ruhu da dilidir.

·       2000 yılından itibaren 21 Şubat “Uluslararası Anadili Günü” olarak kutlanmaktadır.

        UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tarafından çok dilliliği ve kültürlülüğü desteklemek ve dilleri korumak ve gelişmelerine katkı sağlamak amacıyla ilan edilen bu gün, dünyanın değişik ülkelerinde kutlanmaktadır.

·       Bu günde özellikle anadilinin önemini vurgulanır, anadilinin geliştirilmesine ve korunmasına dikkatler çekilir.

·       Almanya’da yaşayan Türklerin bu günün anlamını ve önemini anlayabilmeleri çok yararlı olacaktır.

·       Die Sprache einer Nation ist ihre Seele, ihre Seele ist ihre Sprache.

·       (W. Humboldt)

·       Dil kültürün aynasıdır.

·       Die Sprache ist der Spiegel der Kultur.

·       (K. Vossler)

·       Dilimizin sınırları bilincimizin sınırlarıdır.

·       Die Grenzen unserer Sprache sind die Grenzen unseres Bewusstseins.

.       Öğretmen Gönen ÇIBIKCI

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder