2 Kasım 2025 Pazar

ANNELERİN YÜKÜ

 .   ANNELERİN ÜZERİNDEKİ YÜK

.   “Anne olmak, annelik yapmak” neden birçok anneyi hasta ediyor?
.   Her üç kadından biri, özellikle anneler, ruhsal bozukluklardan çok rahatsız…
.   Annelikle ilgili beklentiler çoğu zaman imkânsız derecede yüksek oluyor ve sağlık ve zaman kaybına yol açıyor. 
.   Annelerin üzerindeki “yüksek zihinsel yük” ve çoğu zaman karşı karşıya kaldıkları imkânsız “beklentiler“ birçok anneyi etkiliyor.
.  Tükenmişliğe veya diğer ruh sağlığı bozukluklarına yol açabilen bu “psikolojik yük”, anneler arasında yaygın.
.  Bu aşırı yüklenmenin nedenleri çok yönlüdür ve çoğunlukla iç ve dış etkenlerin bir bileşkesinden kaynaklanır :
A) Ebeveynlik neden sıklıkla anneleri hasta ediyor?
1-"Zihinsel yük" ve eşitsiz dağılım:
Günlük aile hayatındaki görünmez organizasyonel ve zihinsel işlerin (zihinsel yük) ana sorumluluğu genellikle annelere aittir . Bu, randevuları, doğum günlerini, alışverişleri vb. planlama, koordine etme ve öngörmeyi içerir.
Bu zihinsel yük çoğu zaman göz ardı ediliyor ve anneler (yarı zamanlı) çalışıyor olsalar bile eşler arasında eşit olarak paylaşılmıyor.
2-Yüksek mükemmellik standartları ve toplumsal beklentiler:
"Mükemmel anne" ideali ulaşılamaz bir şeydir. Anneler, her rolde (anne, eş, çalışan, ev hanımı, arkadaş) en iyi performansı gösterme baskısı altındadır .
Yeterince iyi olmama korkusu vardır ve bu da sürekli bir suçluluk duygusuna yol açabilir.
3-İş ve ailenin çifte yükü:
Birçok anne çalışmakta ve hem iş hem de çocuk bakımı arasında mekik dokumaktadır . Her iki alanda da sürekli "çalışmak" zorunda kalmak, kronik strese ve bitkinliğe (tükenmişlik sendromu riski) yol açar .
4-Yardım eksikliği ve izin süresinin yetersizliği:
Kişinin kendi istekleri ve ihtiyaçları arka planda kalır . Boş zaman, kendine zaman ayırma ("ben-zamanı") ve partneriyle birlikte geçirilen zaman azalır, bu da yorgunluğu teşvik eder .
5-Özel stresler:
Bekar anneler, tek başlarına sorumlu olmaları ve çoğunlukla maddi kaygılar taşımaları nedeniyle özellikle savunmasızdırlar .
Ruhsal hastalıklar doğumla doğrudan bağlantılı olarak da ortaya çıkabilir (örneğin doğum sonrası depresyon veya anksiyete bozuklukları).
B) Annelere bu konuda ne yardımcı olur?
.   Kendinizi sınırda hissediyorsanız veya kendiniz ya da eşiniz için destek arıyorsanız, zihinsel yük veya anne tükenmişliği konusunda danışmanlık merkezleri veya çevrimiçi kaynaklara ulaşmaktan ve yardım almak yararlı olur.
.    Yardım ve Önlemler:
Zihinsel stresi azaltmak ve önlemek için kişisel, ortaklık ve toplumsal düzeyde adımlar atılması gerekiyor.
1. İletişim ve Adil Dağıtım (Zihinsel Yükün Azaltılması):
-Görünmeyeni görünür kılın: Günlük aile hayatında ortaya çıkan tüm görevleri (planlama, organizasyon, tamamlama) listeleyin (örneğin, paylaşılan bir liste veya aile takvimi ile).
-Tanımlanmış sorumluluklar: Belirli alanlara ilişkin sorumluluğu iki taraf arasında kesin bir şekilde bölün ve daha sonra sorumluluğu fiilen devredin ( "bırakın" ).
-Şunu dile getirin: Eşinize şunu açıkça söyleyin: "Artık bu yükü tek başıma taşımak istemiyorum." Birlikte çözümler arayın.
2. Kişisel bakım ve önceliklerin belirlenmesi:
-Mükemmeliyetçilikten vazgeçin: "Mükemmel" yerine "Yeterince iyi" sloganını benimseyin. Yardım istemenin ve her şeyi yapamamanın “sorun olmadığını” öğrenin.
-Kişisel bakım rutininizi planlayın: Günlük hayatınıza “bilinçli” olarak molalar ve dinlenmeler ekleyin.
Bu, spor, hobiler, rahatlatıcı bir banyo ya da “hiçbir şey” yapmamak olabilir.
-Netlik kazanın: Kendi “duygularınızı” ve “sınırlarınızı” kabul edin ve ciddiye alın.
Bazen “hayır” demeyi öğrenin.
3. Profesyonel destek ve rahatlama:
-Yardımı kabul edin: Ailenizden, arkadaşlarınızdan veya dışarıdan gelen yardımlardan (örneğin, bebek bakıcıları) destek alın.
Zayıflık göstermek pek de iyi değildir.
-Aile hekimi/Psikoterapi: Sürekli yorgunluk, anksiyete veya depresyon durumunda (8-12 haftadan uzun süren semptomlar), aile hekimi daha sonraki adımları görüşmek üzere ilk temas noktası olmalıdır.
-Anne-çocuk rehabilitasyonu: Annelerin iyileşmesine destek olabilecek kurumlar var mı, diye araştırın.
“Psikosomatik tükenmişliğin” önlenmesi ve tedavisi için “danışmanlık ve rehabilitasyon” programları sunana yerleri gidip, danışmalarda bulunun.
C) Anneler neden hep kendileri üstlenmek ister? Çocuklarına karşı hep koruyucu davranır?
.   Annelerin çok fazla “sorumluluk” alma ve “aşırı şefkatli” olma eğiliminin karmaşık psikolojik, sosyal ve biyolojik kökenleri vardır.
.   Anneler her şeyi tek başlarına yapmak istemezler; ancak köklü “rol modellerin” etkileşimi , “mükemmel olma” yönündeki “yoğun baskı” ve “kontrolü kaybetme” ya da “çocuğu tehlikeye atma” korkusu, tüm “yükü annelerin omuzlarına” yüklemelerine neden olur.
.  Annelerin çoğu zaman her şeyi “kendi ellerine” almalarının ve çocuklarını aşırı korumalarının başlıca nedenleri şunlar olabilir:
1. Sosyal roller ve "zihinsel yük"
a-Kontrolü kaybetme korkusu: Anneler görevleri devretmeye çalıştıklarında, genellikle güçlü bir kontrol kaybı hissi yaşarlar veya "Bunu kendim daha hızlı/daha iyi yapabilirim" diye düşünürler.
b-Sosyalleşme ve rol modeller: İlerlemeye rağmen, kadınlar genellikle çocukluktan itibaren "bakıcı" rolüne alıştırılır.
Toplumdaki ideal anne imajı, “özveri ve sürekli ulaşılabilirlikle” güçlü bir şekilde bağlantılıdır.
c-Bir tuzak olarak "zihinsel yük": Anneler genellikle tüm aile yönetiminin (planlama, organize etme, öngörme) “zihinsel sorumluluğunu” üstlenirler.
Bu sürekli zihinsel çalışma kendi gözetimleri olmadan bir şeylerin “ters gideceği” korkusuyla, “kontrolü elde tutma” ihtiyacı hissi yaratır.
2. Psikolojik mekanizmalar ve korkular
a-Mükemmeliyetçilik ve öz saygı: Birçok anne, "ideal" ebeveyn olmak için kendilerini aşırı derecede baskı altına sokar.
Sorumluluk almak ve her şeyin “mükemmel” bir şekilde yürümesini sağlamak, anne olarak “öz saygılarıyla” bağlantılı hale gelir .
b-Çocuğun refahı konusunda korku (aşırı korumacılık):
-Artan kaygı: Çocukları “koruma arzusu” doğal bir içgüdüdür.
Ancak, hayali veya gerçek tehditler karşısında artan kaygı, aşırı korumacılığa yol açabilir. (genellikle "helikopter ebeveynlik" olarak adlandırılır)
-Başarısızlık korkusu: Ebeveynler genellikle çocuklarının hata yapmasını veya başarısızlığı deneyimlemesini “engellemek” isterler.
Çocuğun “hayal kırıklığı” veya “üzüntü yaşamaması” için zemin hazırlarlar.
Paradoksal olarak, bu durum çocuğu “öz yeterlilik” ve “hayal kırıklığı toleransı” geliştirme fırsatından mahrum bırakır.
c-Telafi: Bazen anneler “kendi çözülmemiş sorunlarını” veya “eksikliklerini” ebeveyn rolüne aşırı katılımla telafi ederler. (örneğin, kendi çocukluklarında sevgi veya ilgi eksikliği, kariyer başarısızlıkları)
3. Biyolojik ve bağlanmaya özgü etkenler
a-Biyolojik yakınlık: Hamilelik ve emzirme döneminde anneler, genellikle çocuklarıyla en başından itibaren daha “yoğun” bir fiziksel ve duygusal bağ kurarlar.
Bu, çocuklarının ihtiyaçlarını daha “sezgisel” olarak algılamalarına ve onlara karşı daha fazla “sorumluluk” hissetmelerine yol açabilir.
-Oksitosin (bağlanma hormonu): Doğum ve emzirme sırasında salgılanan oksitosin hormonu, bağlanma ve anne bakımında önemli rol oynar.
Ç) Rahatlama yolu
.  Annelerin kendileri ve çocukları için daha sağlıklı olmak adına “sorumluluk devretmek” ve "helikopter" davranışlarını azaltmak için atabilecekleri belirli adımlar hakkında daha fazla bilgi edinmek aslında çok yararlı olacaktır.
.  Önemli olan, bırakmayı ve sorumluluktan vazgeçmeyi “etken” olarak uygulamaktır:
1-Çocuklarınıza yaşlarına uygun sorumluluklar verin:
Çocuklarınıza yaşlarına uygun görevler verin, böylece öz yeterliliklerini geliştirebilirler.
Sorumluluk alan bir çocuk daha sağlıklı bir öz güven duygusu geliştirir.
2-Görevleri önceliklendirmek:
Her şeyin “mükemmel” olması gerekmez.
İş yükünüzdeki boşlukları değerlendirmek ve gereksiz görevleri ortadan kaldırmak büyük bir rahatlama sağlar.
3-Yetki devretmenin güven yarattığını kabul etmek:
Anneler, “sorumluluktan vazgeçmeyi” bir kontrol kaybı olarak değil, eşlerine ve çocuklarına duydukları “güvenin bir göstergesi” olarak görmeyi öğrenmelidir.
D) Sağlıklı aile ve toplum yaratmak:
.  Toplumun, çevrenin ve de ailenin üzerine düşen aslında sağlıklı ve huzurlu bir toplum yaratabilmektir.
.  Bu konuda hem devlete hem de bize, bireylere çok görev ve anlayış düşmektedir.
.  Annelerin bu anlamda daha güvenli, huzurlu ve mutlu olmasını istemeli ve onlara yardımcı olmalıyız.
.     Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.11.02, İS.
.      YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:  ….
.    (YZ destekli araştırma ve incelemeye dayanan yazım.)

*****************************************************************************************


25 Ekim 2025 Cumartesi

ÇOCUK YETİŞTİRMEK

   ÇOCUK YETİŞTİRMEK   

.   Çocuk yetiştirmenin temel ilkeleri ve doğruları vardır.
.   Bunlar evrenseldir ve her yerde geçerlidir.
Bunları önemsizleştirmeniz ya da ortada kaldırmanız çok “kötü sonuçlar” verebilir.
Onların her şeyden önce “çok iyi ve düzgün insanlar”, yurttaşlar olmasını hedefleyin.
- Çocuklarınız birer dizi oyuncusu, şarkıcı, film yıldızı, manken... gibi yetiştirmeyin.
. Çocukları kendi ilgi alanlarına, doğal yeteneklerine ve mutlu olacakları yollara yönlendirmenin, onları belirli bir mesleğe ya da şöhret hedefine zorlamaktan çok daha sağlıklı olduğu düşünülür.
. Çocukların kendi hayallerini takip etmelerine destek olmak, ebeveynlerin gerçekleşmemiş hayallerini onlara yüklememek önemlidir.
. Çocuklarınızın ünlü kişilere, mankenlere, şarkıcılara, film yıldızlarına özenip, öyle giyinmelerine, davranmalarına izin vermeyin.
Bu öneride önemli bir nokta var:
Çocukların özgünlüklerini ve kendi kimliklerini geliştirmelerine olanak sağlamak.
Çocukların hayranlık duydukları kişileri taklit etmeleri doğal olsa da, bu taklidin aşırıya kaçmaması ve çocukların kendi değerlerini, düşüncelerini ve tarzlarını keşfetmelerinin önüne geçmemesi önemlidir.
-Özgünlüğü Teşvik Etmek: Çocukların popüler kültürdeki bir imajın kopyası olmaktansa, kendi benzersiz kişiliklerini, ilgi alanlarını ve zevklerini geliştirmelerini desteklemek.
-Yanlış Değerlere Özenmeyi Engellemek: Ünlüler dünyasında bazen ön planda olan yüzeysellik, aşırı materyalizm veya sağlıksız davranışlar gibi özelliklerin taklit edilmesinin önüne geçmek.
-Sağlıklı Gelişimi Önceliklendirmek: Çocukların, medyada gördükleri kusursuzlaştırılmış vücutlar ve imajlar yerine, karakter gelişimine, eğitime ve gerçek hayattaki ilişkilere odaklanmasını sağlamak.
.   Yani, amaç hayranlığı tamamen yasaklamak değil, çocuğun taklit ettiği figür yerine kendisine odaklanmasını ve sağlıklı bir birey olarak büyümesini sağlamaktır.
.   Çocuklarınızın doğal, temiz, sağlıklı, bakımlı, düzgün ve doğru.. görünüşte olmalarını, böyle giyinip davranmalarını sağlayınız.
Bu son öneri, önceki iki önerinin (çocukları şöhrete zorlamamak ve ünlü taklitlerinden kaçınmak) olumlu bir alternatifi olarak görülebilir ve genellikle ebeveynlikte arzu edilen bir yaklaşımdır.
Bu maddelerle kastedilen temel noktalar şunlardır:
-Doğallık ve Sadeliği Teşvik Etmek: Göz alıcı, abartılı, yaşlarına uygun olmayan kıyafetler ve makyaj yerine, temiz ve sade bir görünümü benimsemelerini sağlamak.
-Hijyen ve Sağlığa Önem Vermek: "Temiz" ve "Bakımlı" olmak, kişisel hijyene (banyo, diş fırçalama, tırnak bakımı) ve genel sağlığa (dengeli beslenme, spor) dikkat etmeyi içerir.
-Düzgün Davranış ve Görünüş: "Düzgün ve Doğru" hem giyimde kişinin bulunduğu ortama uygun ve özenli olmayı hem de davranışlarda saygılı, görgülü ve ahlaki olmayı ifade eder.
.   Özetle, bu yaklaşım çocuğun özüne, sağlığına ve karakterine odaklanmasını, dış görünüşü bir şöhret veya taklit aracı olarak değil, özsaygı ve çevreye saygı göstergesi olarak kullanmasını sağlamayı amaçlar.
.   Çocuklarınızı tüketim toplumundan, kozmetik endüstrisinden, moda endüstrisinin baskılarından koruyunuz; makyaj ve uzun tırnak, oje... özentisinden uzak tutun.
.   Bu da önceki önerilerle tutarlı, çocukların sağlıklı gelişimini ve iç huzurunu korumayı hedefleyen güçlü bir yaklaşımdır.
Bu önerinin altındaki temel düşünceler şunlardır:
-Tüketim Baskısından Koruma: Moda ve kozmetik endüstrileri, sürekli "yeni bir şeye" sahip olma ihtiyacı yaratabilir.
Çocukları bu döngüden uzak tutmak, onların paranın ve eşyaların değerini anlamalarına ve materyalizme kapılmamalarına yardımcı olur.
-Beden Olumlamayı Destekleme: Kozmetik endüstrisi, çoğu zaman doğal görünümlerin "yetersiz" olduğu mesajını verir.
Çocuğunuzu makyaj özentisinden uzak tutarak, onlara doğal halleriyle güzel ve yeterli oldukları mesajını verirsiniz, bu da sağlıklı bir beden imajı geliştirmelerine yardımcı olur.
-Yaşa Uygun Gelişimi Teşvik: Makyaj, uzun tırnak ve oje gibi unsurların aşırı kullanımı, çocuğu olduğundan daha büyük gösterme veya cinsel bir imaj yaratma riski taşıyabilir.
Çocukları bu özentiden uzak tutmak, onların çocukluklarını sağlıklı bir şekilde yaşamalarını ve yaşlarına uygun aktivitelerle meşgul olmalarını destekler.
-Sağlık ve Hijyeni Önceliklendirme: Uzun tırnak ve kozmetik kullanımı bazen hijyen ve sağlık sorunlarına yol açabilir (özellikle alerjiler veya bakteriyel birikim). Sade ve doğal bir görünüm, hijyeni daha kolay korumayı sağlar.
.    Kısacası, bu yaklaşım, çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin ve sağlığının dış görünüş, moda veya popüler trendlerden çok daha değerli olduğunu vurgular.
.    Çocuklarınız daha okul öncesi yaşlardan başlayıp okumaya, resim yapmaya, öykü anlatmaya, el işleri yapmaya, evde yardımlarda bulunmaya istekli ve çalışır olmalıdır.
.    Bu öneri, çocuğun bilişsel, motor, sosyal ve duygusal gelişimini bütüncül bir şekilde destekleyen, oldukça yapıcı ve pedagojik olarak sağlam temellere dayanan bir yaklaşımdır.
İstenen bu özelliklerin her biri, çocuğun hayatında önemli bir beceriyi geliştirir:
-Okumaya İstekli Olmak: Bilişsel gelişimi, dil becerilerini ve hayat boyu öğrenme arzusunu destekler. Okul öncesi yaşta bu, hikayelere ilgi duymak ve resimli kitaplarla vakit geçirmek anlamına gelir.
-Resim Yapmak ve El İşleri: İnce motor becerilerini, yaratıcılığı, problem çözme yeteneğini ve hayal gücünü geliştirir.
-Öykü Anlatmak: İletişim, özgüven, dil gelişimi ve duygularını ifade etme becerilerini güçlendirir.
-Evde Yardımlarda Bulunmak: Sorumluluk, iş birliği, empati ve ait olma duygusunu pekiştirir. Çocuk, ailenin değerli bir parçası olduğunu ve katkısının önemli olduğunu hisseder.
.    Bu tür etkinliklerle büyüyen çocuklar, boş ve yüzeysel uğraşlar yerine üretken, meraklı ve sosyal sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişme eğilimindedirler.
.    Bu da önceki önerilerde belirtilen, şöhret ya da tüketim odaklı yaşamdan “uzak durma” hedefini destekler.
.    Okuldaki derslerin onların geleceği için ne denli önemli olduğunu yavaş, yavaş, parça parça çocuklarınıza kavratınız.
.    Bu da sizim için son derece yerinde bir öneridir.
.    Okul derslerinin önemini çocuğa kavratmak, sadece not almasını sağlamaktan öte, içsel motivasyonunu ve hayatla bağlantı kurma becerisini artırır.
Bu sürecin "yavaş, yavaş" ve "parça parça" olması önemlidir, çünkü:
-Yaşa Uygunluk: Okul öncesi veya ilkokul çağındaki bir çocuğa üniversite kariyerinden bahsetmek soyut kalır.
-Önem, o anki dersin günlük hayatta nasıl kullanıldığı (örneğin, matematik markette para üstü hesaplamak, okuma tabela okumak) üzerinden anlatılmalıdır.
-Somut Bağlantı Kurma: Her bir dersin (tarihin bugünü anlamaya, fen bilimlerinin dünyayı keşfetmeye, yabancı dillerin farklı insanlarla konuşmaya yaradığı gibi) hayatla somut bağlantılarını kurarak, ders çalışmayı zorunluluktan çıkarıp yararlı bir araca dönüştürürsünüz.
-Baskıyı Azaltma: Bilgiyi sindirerek ve kademeli olarak vermek, çocuk üzerinde aşırı baskı oluşturmayı engeller ve öğrenme sürecini daha keyifli hale getirir.
Bu yaklaşım, çocuğun eğitimi bir araç olarak görmesini ve kişisel gelişimine yatırım yapmasını sağlar.
.   Bir insan için ve doğal olarak da çocuklarınız için düzgün ve güzel bir karakter, iyi bir ahlak olduğunu en küçük yaşlarda vurgulayın ve kavratın.
.   Bunun en birincil hedef olduğunu anlatın.
.   Bu öneri, önceki tüm yaklaşımların temelini ve en önemli amacını oluşturur.
.   Çocuğun yaşamda ne olursa olsun, sahip olması gereken en değerli "sermayenin" karakter ve ahlak olduğunu vurgular.
Bu vurgunun önemi şunlardan kaynaklanır:
-Kalıcı Değer: Ün, zenginlik, fiziksel güzellik ve hatta akademik başarı bile geçici olabilir; ancak dürüstlük, saygı, merhamet ve sorumluluk gibi iyi ahlaki değerler bir insanın hayatı boyunca tutarlılığı ve itibarını belirler.
-Tüm İlişkilerin Temeli: İyi bir karakter, çocuğun ailesiyle, arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle ve gelecekteki iş arkadaşlarıyla sağlıklı ve anlamlı ilişkiler kurmasının anahtarıdır.
-İçsel Pusula: Erken yaşta sağlam bir ahlaki çerçeve oluşturmak, çocuğun baskı altında veya zor kararlar verirken doğruyu yanlıştan ayırt etmesine yardımcı olan içsel bir pusula görevi görür.
-Diğer Başarıları Anlamlandırma: Çocuğunuz ne kadar yetenekli ya da başarılı olursa olsun, bu başarılar ancak iyi bir karakterle birleştiğinde topluma ve kendine gerçekten faydalı olabilir.
.   Bu nedenle, karakterin ve ahlakın birincil hedef olarak belirlenmesi, çocuğun yaşamda dengeli, sorumlu ve erdemli bir birey olarak yetişmesi için en güçlü temeldir.
.   Anne ve babalar olarak bu konulara son derece önem verin ve duyarlı ve de tutarlı olun.
.   Çocuklarınızı “göstermelik nesneler” olarak hazırlamayın.
.   Bu son özetleyici öneri, serinin tamamını pekiştiren ve ebeveynlere yol gösterici bir anımsatma niteliğindedir.
Bu maddede vurgulanan ana noktalar şunlardır:
-Önem Verme ve Duyarlılık: Ebeveynlerin, çocuğun yetiştirilme sürecindeki bu temel değerlere (karakter, ahlak, eğitim, özgünlük) sadece lafta değil, gerçekten önem vermesi ve çocuğun gereksinimlerine karşı duyarlı olması gerekir.
-Tutarlılık: Önerilerdeki tüm değerler (doğallık, üretkenlik, ahlak) tutarlı bir şekilde uygulanmalıdır.
Bir gün söylenenin ertesi gün “unutulması” veya ebeveynin sözleriyle davranışlarının “çelişmesi”, çocuğun “kafa karışıklığı” yaşamasına ve bu değerleri “ciddiye almamasına” neden olur.
-Göstermelik Nesne Olmaktan Koruma: Bu, serinin ilk önerisine güçlü bir göndermedir.
Çocukları ne "ünlü adayı" ne de ebeveynin başarısını yansıtan "vitrin objesi" olarak yetiştirmeyin.
-Onlar, kendi içsel değerleri ve özgün kişilikleri olan bireylerdir.
.    Ebeveynlikte bilinçli, tutarlı ve değer odaklı bir yaklaşım sergilemek, çocuğun sağlıklı, özgüvenli ve ahlaklı bir birey olarak yetişmesi için yaşamsal önem taşır.
.   Ancak iyi bir ahlaka ve düzgün bir karaktere, güçlü kişiliğe, özgün bir iradeye sahip çocuklar, gençler okulda başarılı olabilirler, doğru ve düzgün meslekler edinebilirler; mutlu ve huzurlu bir yaşama erişebilirler.
.   Bu da sizler için kesinlikle doğru ve çok güçlü bir saptamadır ve de önceki tüm önerilerin nedenini ve yararını özetlemektedir.
.  Bu anlatım, başarının temelinin sadece zekâ veya yetenek değil, aynı zamanda karakterin sağlamlığı olduğunu vurgular:
-Okul Başarısı: Disiplin, sorumluluk, merak ve özdenetim gibi karakter özellikleri olmadan, en zeki öğrenci bile derslere odaklanmakta zorlanır.
İyi ahlak ve güçlü bir kişilik, öğrencinin zorluklarla başa çıkma ve çalışmaya devam etme iradesini sağlar.
-Doğru ve Düzgün Meslekler: Mesleki başarı ve etik, yalnızca bilgiye değil, aynı zamanda dürüstlük, güvenilirlik, iş birliği ve yüksek iş ahlakı gibi karakter özelliklerine dayanır.
Güçlü kişilik ve özgün irade, bireyin kendi değerlerine uygun, tatmin edici bir kariyer seçmesini sağlar.
-Mutlu ve Huzurlu Yaşam: En nihayetinde, mutluluk dış faktörlere değil, iç huzura ve anlamlı ilişkilere bağlıdır.
-İyi bir “ahlaka” sahip olmak, vicdan rahatlığı sağlar; güçlü bir kişilik ise bireyin kendi hayatının dümeninde olmasını ve baskılara boyun eğmemesini mümkün kılar.
.   Bu nedenle, karakter inşası akademik ve mesleki başarının ön koşulu ve mutlu bir yaşamın garantisidir.
.    Algı-zihin tuzaklarından, tüketim toplumunun çekiciliğinden hem kendinizi, hem de çocuklarınızı uzak tutun; koruyun.
.  Bu konu ne yazık ki sizlerin çevrenizde, günlük konuşmalarda yer almayabilir.
.  Ama siz lütfen bunları “öne çıkarın”, üzerinde “dikkatlice düşünün” ve kendinize “doğru bir yol” çizin ki sağlıklı, mutlu ve huzurlu, başarılı çocuklarınız olsun.
.     Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.10.25, İS.
.      YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ: 
.    (YZ destekli araştırma ve incelemeye dayanan yazım.)


5 Ekim 2025 Pazar

ÖĞRETMEN OLMAK

   GERÇEK BİR ÖĞRETMEN OLMAK  .

.  Çağcıl, uygar, bilinçli, yurtsever ve ulusçu bir öğretmenin özellikleri neler olmalıdır?

Çağdaş, uygar, bilinçli, yurtsever ve milliyetçi bir öğretmen tanımı, mesleki yeterlilikleri yüksek, evrensel değerleri benimsemiş ve ülkesine karşı sorumlu bir rol modelini ifade eder.

Bu özellikler, öğretmenin sadece bilgi aktaran değil, aynı zamanda “karakter” ve yurttaş yetiştiren bir lider olmasını gerektirir.

Bu özelliklere sahip bir öğretmenin temel nitelikleri:

A)Çağdaş ve Uygar Öğretmen Özellikleri

Çağdaş ve uygar olmak, öğretmenin kendini sürekli yenilemesini ve evrensel insani değerleri benimsemesini ifade eder.

1-Evrensel Değerlere Bağlılık: İnsan haklarına, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, bilimsel düşünceye ve eleştirel akla saygı duyar ve bu değerleri öğrencilerine aşılar.

2-Bilimsellik ve Rasyonellik: Bilim ve teknolojideki gelişmeleri takip eder, derslerinde bilimsel yöntemi esas alır ve öğrencilerini sorgulamaya, araştırmaya teşvik eder.

Batıl inanç ve dogmalardan uzak durur.

3-Yenilikçi Pedagoji: Geleneksel yöntemler yerine, öğrenci merkezli ve çağın gerektirdiği teknolojik araçları (dijital okuryazarlık) kullanan modern eğitim tekniklerini uygular.

4-Çok Kültürlülüğe Saygı: Farklı kültür, inanç ve düşüncelere karşı hoşgörülü ve saygılıdır.

Sınıf ortamında ayrımcılığa izin vermez ve kültürel zenginliği destekler.

5-Sürekli Gelişim: Mesleki gelişimine önem verir, yeni bilgiler ve beceriler edinmek için sürekli okur, eğitimlere katılır ve meslektaşlarıyla iş birliği yapar; kendisini geliştirmek için çaba harcar.

B)Bilinçli Öğretmenin Özellikleri

Bilinçli olmak, hem mesleki hem de toplumsal konularda farkındalık ve sorumluluk sahibi olmayı içerir.

1-Eleştirel Düşünme Becerisi: Olayları, bilgileri ve politikaları sadece kabul etmek yerine sorgular ve öğrencilerine de bilgiyi eleştirel bir gözle değerlendirme yeteneği kazandırır.

2-Toplumsal Farkındalık: Yaşadığı ülkenin ve dünyanın güncel sosyal, ekonomik ve çevresel sorunlarına duyarlıdır.

Bu sorunları derslerine yansıtarak öğrencilerin de “etken yurttaş” olmasını sağlar.

3-Açık Görüşlülük: Yeni fikirlere, farklı bakış açılarına ve yapıcı eleştirilere açıktır.

Öğrencilerin düşüncelerini özgürce ifade etmelerini özendirir eder.

4-Yüksek Ahlak ve Etik: Mesleki etik ilkelere sıkı sıkıya bağlıdır, öğrencilere doğruluk, dürüstlük ve adalet konularında kişisel örnek teşkil eder.

C)Yurtsever ve Uluscu Öğretmen Özellikleri (Yapıcı Yurtseverlik)

.    Modern bir yurtseverlik ve milliyetçilik anlayışı, sadece ülkeyi sevmek değil, aynı zamanda onu daha iyi bir yer haline getirmek için yapıcı ve eleştirel bir sorumluluk hissetmeyi gerektirir.

Bu yaklaşım, "kör vatanseverlik" (ülkenin her politikasını sorgusuzca onaylama) yerine, yapıcı yurtseverliği (ülkesinin hatalarını düzelterek iyileştirme çabası) esas alır.

1-Yapıcı Yurtseverlik: Ülkesini ve milletini içtenlikle sever, tarihine, kültürüne ve diline sahip çıkar. Ancak bu sevgi, ülkenin hatalarını görmezden gelmek anlamına gelmez. Ülkenin gelişimine katkı sağlamak için aktif ve sorumlu vatandaşlık bilincini taşır.

2-Tarih ve Kültür Bilinci: Ülkesinin tarihini, bağımsızlık mücadelesini ve kültürel değerlerini doğru ve nesnel bir şekilde öğretir.

Bu değerlere saygıyı ve sevgiyi öğrencilere aşılar.

3-Ulusçu Değerleri Evrenselle Birleştirme: Ulusal kimliği ve değerleri korurken, bu değerleri dünya ile çatıştırmaz; aksine, insanlığın ortak değerleriyle uyum içinde görmeyi hedefler.

Diğer uluslara karşı düşmanlık veya üstünlük duygusu barındırmaz.

4-Hizmet ve Sorumluluk: Ülkenin geleceği için en büyük yatırımın eğitim olduğunun bilinciyle, görevini bir yurt hizmeti olarak görür ve öğrencilerini ülkesine ve insanlığa faydalı bireyler olarak yetiştirmeye adar.

5-Demokratik Yurttaşlık: Öğrencilere sadece haklarını değil, aynı zamanda devlete ve topluma karşı olan görev ve sorumluluklarını da öğretir.

Onları katılımcı, eleştirel ve bilinçli birer demokratik vatandaş olarak yetiştirir.

Ç)ÖZETLE:

Çağdaş, uygar, bilinçli, yurtsever ve ulusçu bir öğretmen, bilgiyi, aklı ve ahlakı birleştirerek, hem kendi ulusunun değerlerine sahip çıkan hem de dünya yurttaşı olma vizyonuna sahip kuşaklar yetiştiren kişidir.

Öğretmen yetiştirme ve yerleştirme anlayışımız buna göre olmalıdır.

Temel eğitim anlayışımız, planlamamız ve okullarımızın donanımları da tam bu özellikleri kapsayacak yönde olmalıdır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yolda, onun hedefleri ve düşünceleri ışığında yetişen gençlik ve de bunun gibi yeni kuşak öğretmenler ile ancak “kalkınmış, çağcıl, uygar, gerçek bir hukuk devletine” erişebiliriz.

.   Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.10.05, İS.

.        YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:

https://gonencibikci.blogspot.com/2025/10/ogretmen-olmak.html

.  (Araştırma, inceleme ve değerlendirme yazısı)