28 Şubat 2024 Çarşamba

TÜRKÇE DERSİ BİR KAZANÇTIR

 .  - TÜRKÇE dersİ bİr kazançtır         .

. Devlet okulunda TÜRKÇE dersini alan bir öğrencinin bu ders ile birlikte elde edeceği "kazanç" daha iyi belirlenmelidir.

. TÜRKÇE dersi eşit değerde bir ders olarak o sınıfın ders programında yer almalıdır.

. Karne notu ve sınıf geçmeye etkisi olan TÜRKÇE dersine öğrenci katılmak isteyecektir.

. Öğretmenler "hizmet içi eğitim kursları" ile bakanlıklar tarafından desteklenmelidir.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,

.     GC-A-24.02.29, MŞ,

8 Şubat 2024 Perşembe

ÖĞRENME MERAKI VE GETİRDİKLERİ

 - ÖĞRENME MERAKI VE GETİRDİKLERİ

Ne diplomalı okulları bitirmiş olanlar, ne de cebinde çok parası olanlar başkaları ile pek ilgilenmiyorlar, onları önemsemiyorlar…

Kendileri ancak "zorunlu" olan işlere zaman harcayıp, kalan o geniş zamanı da beğenilmeye, gülüp, eğlenmeye ayırıyorlar.

Başkalarının yapacakları başarılı işleri ise hem hiç önemsemiyorlar, hem de görmemezlikten geliyorlar.

Gittikçe artan bir "egoizm" ile, "kendini beğenme" ile ve de boş işlerle, kolay uğraşılarla zaman geçiriyorlar.

Çünkü artık onlar her şeyi biliyorlar ve yeni bir şeyler öğrenmek için uğraşmalarına, zamanlarını harcamalarına hiç gerek yok.

"Öğrenme merakları, kendisini yetiştirme ve geliştirme disiplinleri" ise zaten çocukluklarından bu yana hiç olmamış.

Bir şeyler okumuşlar ise o da zorunluluktan, okuldaki ödevlerden ya da işte ben de okudum demek için olmuştur.

Eleştirel düşünceyi, araştırma ve incelemeyi, bilimsel bakış açısını geliştirmeyi, entelektüel düzeyini yükseltmeyi ise zaten hiç anlamamışlar ya da kavramamışlar ve de belki bunları hiç de duymamış olabilirler.

Hiç kimse onlardan daha başarılı, akıllı, çalışkan, okuryazar, fikir üretebilen.. olmamalı…. Böyle birileri var ise onu hiç tanımıyor, görmüyor ve bilmiyor olmak isterler.

En yakın arkadaşlıklar, mahalle arkadaşlıkları, yatılı okul arkadaşlıkları, hısım ve akrabalıklar… içerisindeki ilişkiler ve örnekler hep bu türler ile dolu…

Temel duygu acaba bir "yetersizlik duygusu" mudur?

Ya da içlerindeki yoğun bir "kıskançlık duygusu" mudur?

Belki de son yılların getirdiği "her şeye ulaşabilmek, elde edebilmek, her bir yere girip çıkabilmek gibi edebilirliklerin, çok insan tanıyor olmanın getirdiği ucuzluklar ve bunların tümünü oluşturan algı-zihin yönetimleri olabilir mi?

Bilmiyorum..

Kişiliğin gelişimi, biçimlenip, yönlendirilmesi ve bunlar için de insanın ulaşmak istediği hedefleri idealleri çok erken dönemlerinde benliğinde yer edebilmiş olması gerekirdi..

Yaşam yolundaki elde edebildiği "insan modeli" kişiliğinin ana özellikleri, eğilimleri ve oturuşmuşluğu, kendini ne denli ve gerçek tanıyor olması… her biri önemli etkenlerdir, diye düşünüyorum.

Evet, insan nerede yaşamış ise, nereye ait olmuş ise, hangi kültür çemberinde bulunmuş ise, ana yönleriyle oraların özelliklerinden etkilenmiş ve onlardan birçoğunu üstlenmiştir.

Ancak erken dönemde kendisini çok iyi tanıyıp, kendi gelişimi üzerinde zaman ve emek harcamış kişiler ise sürü etkisinden kurtulup daha çok kendi çizdiği yolda ilerlemiştir.

Böylece fikri özgür, iradesi özgür bir insan olarak kendi önüne çıkan konular üzerinde meraklar geliştirmiş ve bu öğrenme merakı ile araştırmalara, incelemelere ve hedefe yönelik okumalara girişmiştir.

Kendince kendini yetiştirme işine "autodidaktik" denildiğine ve  bunun da bir "disiplin gerektirdiğini de söyleyebiliriz.

Yani, bu iş için ille de bir "kurumsal okul, akademi, öğretmen-öğrenci ilişkisi" olmadığını belirtmeliyim.

Tüm bu dile getirdiklerimin bütünselliğinde bir de şunu görmemiz gerekir; kendi içinde olgunlaşmış, erginleşmiş, kendi emekleri ile donanımlar yaratmış insan tüm bunlarla birlikte hem doğal ve akışkan bir mutluluk elde etmiştir hem de özgür bir öz güven edinmiştir.

Onun birilerinden çekinmesine, korkmasına ürkmesine hiç de gerek kalmamıştır.

Önüne bir konu geldiğinde de hiç yüksünmeden, üşenmeden oturur araştırı, inceler ve öğrenir.

Bu kendince oluşan yaşam biçiminde ve akışında hem doygundur, hem de başkalarına pek bir gereksinimi olmamaktadır.

Birilerine bir şeyler anlatmak, açıklamak gibi bir zorunluluk da duymamaktadır.

Ama birileri kendisini bulur, sormak, konuşmak, yazışmak isterse hiç burnu büyüklük yapmadan, rahatça ve saygıyla karşılar…

Dünyanın gelişiminde, toplumların tarih içerisinde bilimde ve teknolojide, felsefede ilerlemesinde her zaman böylesine çok da azınlıkta olan insanlar olmuştur ve bu insanların yaşamlarındaki çalışmaları, buluşları ve ürettikleri ile insanlık gelişmiş ve varsıllaşmıştır.

Bugün de yine yüksek teknolojinin ileri döneminde böylesine araştırmacı insanlar vardır ve bizler için toplum için onlar bizim varsıllıklarımızdır.

Bugünün toplumunda genel bir ortalama ile sanıyorum araştırmacı, aydın ve entelektüel, okuryazar .. nitelikli insanların sayısı % 4ü zor bulur.

Çağdaş batı tipi gelişmiş toplumlarda eğitimin çok daha yüksek bir düzeyde olmasına rağmen yine onların kendi toplumsal yapısı içerisinde bu oran pek değişmez; beli biraz daha artabilir…

Ne diyelim "sağlıklı, kendinden hoşnut, üretken ve araştırmacı, okuryazar ve mutlu" insanlarımız çok olsun onlar hem kendilerine, hem de topluma yararlı olabilsinler.

.   Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 16.05.2023, MŞ.


4 Şubat 2024 Pazar

ALMANYA'DAKİ TÜRK ÇOCUKLARININ EĞİTİM PROBLEMLERİ

 .  - F. ALMANYA'DAKİ TÜRK ÇOCUKLARININ

OKUL ÖNCESİ VE TEMEL EĞİTİM PROBLEMLERİ ÜZERİNE

.    (Alan Araştırması)

.    Doç. Dr. Nevzat Y. AŞIKOĞLU

Avrupa ülkeleri arasında vatandaşlarımızın en yoğun olarak bulundukları ülke F. Almanya'dır.

1992 yılı rakamlarına göre bütün ülkeler dahil olmak üzere yurt dışında 'bulunan vatandaşlarımızın toplam sayısı 3.076.434 olup, sadece F. Almanya'da bulunanların sayısı ise 1.854.945'tir

Görüldüğü gibi yurt dışındaki vatandaşlarımızın % 60'ı aşan bir bölümü sadece F. Almanya'da bulunmaktadır.

Bu ülkede okula devam eden Türk Çocuklarının sayısı ise 1990 yılı, rakamlarıyla 447.575'tir

Bu nedenle çalışmamızda, F. Almanya'nın özellikle Türklerin yoğun olarak bulunduğu Bavyera ve Baden- Württemberg eyaletlerinde yaşayan Türk çocuklarının eğitim problemleri ele alınmıştır.

Vatandaşlarımız, özellikle ilk yıllarda yanlarına getirdikleri çocuklarının eğitimi konusunda çok zorluklarla karşılaşmışlar, hatta dillerini ve kültürlerini öğretecek öğretmen bulmakta zorlanmışlardır.

Pek çok zeki çocuk, bulunulan ülkenin dilini bilemediği için okulda başarısız olmuş ve zor öğrenenler için açılan SONDERSCHULE - özel okullara gönderilmek durumunda kalmıştır. Sonraki yıllarda Türkiye'den öğretmenler gönderilmiş ve çocukların eğitimi ve Türk kültürünü öğrenmeleri için bazı tedbirler alınmış olmakla birlikte henüz sorunlar yeterince çözüme kavuşturulabilmiş değildir.

Almanya'daki Türk çocuklarının eğitimi konusunda temel eğitim kademesi önemlidir.

Çünkü daha sonra devam edeceği okulların seçiminde temel eğitimdeki başarılarının rolü büyüktür.

Bu başarıyı elde etmek de önemli ölçüde Almanca'yı iyi öğrenmeye bağlıdır.

Bu noktada çocukların dil gelişimine yardımcı olacak okul öncesi eğitim meselesi gündeme gelmektedir.

Araştırmamızda dikkate aldığımız ve doğruluğunu test etmeye çalıştığımız temel varsayımlarımızı şu şekilde sıralayabiliriz:

- F. Almanya'da bulunan Türk çocuklarının okul öncesi ve temel eğitimi, daha sonraki eğitimlerini derinden etkilemektedir.

- Türk çocuklan yeterli bir. şekilde okul öncesi eğitim alamamaktadırlar.

- Türk ailelerin okul öncesi eğitim konusundaki bilgileri oldukça sınırlıdır.

- Öğrencilerde, aldıkları eğitimin yetersizliğinden ve kültür farklılığından kaynaklanan bazı uyumsuz davranışlar görülebilmektedir.

- Veliler temel eğitimin önemini ve daha sonraki eğitim kademeleri konusundaki belirleyici rolünü yeterince kavramış değillerdir.

- Velilerin çoğunluğu Alman eğitim sistemini tanımamaktadırlar.

- Alman sınıfı Türk sınıfı ayırımının bazı avantajları yanında dezavantajları da bulunmaktadır.

.    Alan araştırmasına esas olan anket uygulaması ise, Almanya'nın Bavyera ve Baden- Württemberg eyaletleri ile sınırlı olmuştur.

.   Alan araştırmasının yapıldığı her iki eyalette de (Bavyera ve Baden- Württemberg) anket uygulanan öğretmenlerin tamamı Türkiye'den Milli Eğitim Bakanlığı tarafından seçilip gönderilen öğretmenlerdir.

.  "10., 11., 12., 13. tablolar" Bavyera'da uygulanan ve tamamen Türk öğrencilerden oluşturulup, hem Türk hem Alman öğretmenlerin ders verdiği "iki dili sınıflar" uygulaması ile ilgili bulgulardan oluşmaktadır.

Bu nedenle söz konusu tablolarda sadece Bavyera'daki öğretmenlerin görüşlerine yer verilmiştir. (Sayfa 17)

.   Bavyera'da görev yapan Türk öğretmenler, iki dilli sınıflar uygulamasını olumlu bulmuş ve devamını istemişlerdir.

.   Öğretmenler iki dilli sınıftan özellikle Türkçe ve Türk kültürünü daha kolay verebilmeye imkan tanıması açısından faydalı bulmuşlardır.

.   Öğretmenlerin çoğunlukla bu sınıflarda Türkçe ve Türk kültürü eğitimin yeterince verilebildiği kanaatinde oldukları ortaya çıkmaktadır.

.   Öğretmenlerin yarıdan fazlası müfredat ve ders saatlerini yeterli görmekle birlikte % 27.3 oranında bir kısmı ise aksi yönde görüş belirtmişlerdir. Bunlar özellikle ders saatlerinin azlığından şikayet etmektedirler.

.   Ailelerin ve çocukların kendi içlerine kapanarak evde eğlenmeyi tercih etmelerinin en önemli sebebi öğretmenler tarafından Alman toplumu ile kaynaşamama olarak gösterilmiştir.

.  Her iki eyalette de Türk Öğretmenler, Türk kültür merkezleri açılmasının gereği üzerinde durmuşlardır;

---------------------------------------------------

Türk velilerin, Alman eğitim sistemini yeterince tanımadıkları çocuklarının eğitimi konusunda fazla bilgi sahibi olmadıkları veya bu konu ile fazla ilgilenmedikleri araştırmamızda ulaştığımız sonuçlar arasındadır.

Velilerin, okul veya öğretmenlere karşı bir çekingenliklerinin olduğu görülmüştür.

Veliler çocuklarının durumunu ancak öğretmen çağırırsa gidip öğrenmekte veya bazıları ara sıra sorarak öğrenmektedirler.

Bu arada hiç ilgilenmeyenlerin oranı da her iki eyalette küçümsenmeyecek orandadır

Velilerin, çocuklarının eğitimi konusuna yeterince ilgi göstermemeleri, onların eğitim hedefleri konusundaki bulgularımızla da uyum göstermektedir

Velilere göre, okul bir anlamda zaman kaybıdır.

Çocuklarının bir an önce çalışarak para kazanmaya başlamasını istemektedirler.

Bu onların işçi olarak yurt dışına gidiş amaçlarına uymakla beraber artık ekonomik dengeler değişmiş, işsizlik çoğalmıştır.

İş verenler vasıflı ve yetenekli işçileri tercih etmektedirler.

Ayrıca yeteri kadar dil bilen kişileri çalıştırmak onlar için ön planda gelmeye başlamıştır.

Bütün bunların Türk velilere anlatılması ve onların, çocuklarını mümkün olan en üst seviyeye kadar okutmalarının sağlanması, gelecek açısından önem taşımaktadır.

Araştırma alanlarımızdan olan Bavyera eyaletine mevcut olan "iki dilli sınıflar" uygulamasını bu eyaletten anketimize katılan, Türk öğretmenler olumlu olarak değerlendirmişlerdir.

Bu sınıflar tamamen Türk öğrencilerden oluşmakta ama hem Almanca hem Türkçe ders verilmektedir.

Mesela Matematik, Fen Bilgisi vb. dersler Alman öğretmenler tarafından Almanca, buna karşılık, Sosyal Bilgiler, Türkçe, Din Dersi vb. dersler Türk öğretmenlerce Türkçe olarak verilmektedir.

Bu nedenle "iki dilli" denilmiştir.

Türk öğretmenlerin bu sınıfları faydalı bulmalarının en önemli sebebi söz konusu sınıflarda Türkçe ve Türk kültürünün daha kolay, yoğun ve yeterli bir şekilde verilebilmesi olarak belirtilmiştir.

Eğitim, insan kişiliğinin oluşumunu sağlayan .ve onu şekillendiren önemli bir olgudur.

Eğitimle insana, mensubu olduğu toplumun değer yargıları, dili, gelenekleri vb. kazandırılır.

Eğitimin bir diğer boyutu da bireyin sahip olduğu kabiliyetleri açığa çıkarmak ve geliştirmektir.

Böylece birey kendine ve çevresine yük ve problem olmaktan çok üreten ve etrafına yararı dokunan bir kişi haline gelir.

 Mensup olduğu toplumun ve kültürel çevrenin dışında yaşayan bireyler, çevrelerine uyumda güçlük çekerler, hayatlarında çeşitli olumsuzluklarla ve başarısızlıklarla karşılaşabilirler.

Bu nedenle öncelikle kendi kültür ortamı dışında bulunan ve henüz kişilikleri yeni şekillenen genç nesle verilecek eğitimin onların kişiliklerinin oluşmasındaki rolü büyüktür.

Söz konusu genç nesle verilecek eğitimde onların uyumlarını kolaylaştırıcı, bilgi ve becerilerini geliştirici ve kendilerine güveni sağlayıcı unsurların ağırlık kazanması önemlidir.

Türk çocukları da okul öncesi eğitimden başlayarak sistemli, düzenli bir eğitim almak durumundadırlar.

Bu eğitimin bizce iki temel özelliği olmalıdır.

Birincisi, öğrenciye mensup olduğu Türk toplumunun kültür değerlerinin kazandırılması; ikincisi ise, becerilerini geliştirilerek hem kendi toplumlarına uyum sağlamaları hem de içinde yaşadıkları toplum için üretken bir fert haline getirilmelerinin hedeflenmesidir.

Türk çocuklarının üst seviyelerde eğitim almalarının özendirilmesinde, ailelerin bu konuda konferanslar yoluyla, TV, Radyo yayınlarıyla aydınlatılmasının faydası büyüktür.

Bu sayede velilerin, çocuklarının eğitimi konusundaki ilgisizliği de bir ölçüde giderilmiş olur.

Önemli saydığımız bir başka nokta da yurt dışındaki bu çocuklara uygulanacak müfredat programlarının ve ders kitaplarının özel olarak hazırlanmasıdır.

Bu programlar ve kitaplar onların içinde bulundukları özel şartlar dikkate alınarak özel olarak hazırlandığı takdirde daha yararlı olacaktır.

.    01.03.1989

https://isamveri.org/pdfdrg/D00001/1996_C35/1996_c35_ASIKOGLUNY.pdf

.     AYRICA bakınız:

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2570493

2 Şubat 2024 Cuma

ALMANYA'da TÜRKÇE DERSİ

 .  -  ALMANYA'da TÜRKÇE DERSİ    :

.  Tüm Almanya genelinde ele alınması gereken bir konudur... 

.  Bu alanda uzun yıllardır çalışmalar, girişimler yapılıyor.

.  TÜRKÇE dersinin nasıl ve hangi koşullarda verilebileceği, özellikleri ve de okul sistemi içerisinde değerlendirilmesi konusunda da yine açık görüşleri yıllardır belirttik.

.  Çözüm yolları ve modelleri üzerinde de uzun yıllardır çalışılmaktadır.

.  Bizlerin hangi istemlerde bulunduğumuz ve çözüm yollarının neler olabileceği de bellidir.

.  Almanya'da bulunan öğretmen dernekleri, Türk veli dernekleri özellikle yoğun çalışmalar yapmaktadır.

.  Alman okullarında verilmesi gereken TÜRKÇE DERSİ ile ilgili temel sorunlar bellidir.

.  TÜRKÇE dersinin okullarda öğrenilmesi ile öğrenci bir "avantaj" kazanacak duruma getirilmelidir.

.  ALMAN eğitim bakanlıkları birinci derecede sorumlu adrestir.

.  Bu konu bizim için bir ulusal davadır.

.  Her birimiz elimizden geleni yapmalıyız.

.   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, GC-A-24.01.31, MŞ.