8 Eylül 2022 Perşembe

Finlandiya'daki eğitim sistemi dünyanın en iyisi

 .    Finlandiyadaki eğitim sisteminin

dünyanın en iyisi olmasının 10 sebebi

Amerikalı öğrenciler matematik ve bilimde gelişmiş milletler sıralandığında sürekli ortada ya da sonda yer alıyorlar. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ile birlikte rutin olarak bazı veriler yayınlıyor, bunlar Amerikalıların birçok eğitim performansı değerlendirmesinde ciddi anlamda geride kaldığını gösteriyor.

Eğitim reformu çağrılarına ve uluslararası ölçüde tekrar eden sönük performansa rağmen eğitim sisteminde hiçbir değişikliğe gidilmiyor.

Pek çok özel okul ve devlet okulu hala bir zamanlar tarım toplumuna yardım eden aynı antika sistemler ve programlarla ile idare ediliyorlar.

Bugün kullandığımız makineleşme ve seri üretim bandı metotları kötü yapılmış işçi klonları, dümdüz yetişkinler ve bilgisiz avamlar kusuyor.

Ancak çoktan bildiğimiz şeyi ne kadar ahkam kessek de değiştiremeyeceğiz.

Amerikan eğitim sisteminin baştan sona tamamen yenilenmesi gerekiyor.

Bunu yapmak için iyi niyetli ünlülerin projelerinden çok daha fazlası gerekecek.

Pek çok insan Doğu Asya’nın çalışma etiği ile ilgili çok çalışan, ezberi güçlü, dar bakış açılı miyop klişesini duymuştur.

Çin, Singapur ve Japonya gibi bu ülkelerin çoğu hem matematik hem de bilimde birinci sıralarda yer alıyor.

Bazı bilginler bu yorucu ve beyni kurutucu modelin Amerikalılar’ın olmak istediği şey olması gerektiğini söylüyorlar.

Daha çok çalış!

Daha çok ders çalış!

Daha az yaşa.

Olgular ve sayılar yalan söylemez, bu ülkeler bizi geçiyor ama bunu yapmanın daha iyi ve sağlıklı bir yolu da olabilir.

Cevap Finlandiya:

- Entelektüel ve eğitimsel reform bakımından zengin, yıllar içinde eğitim sisteminde küçük ve büyük değişimlerle çağ atlatmış bir ülke.

Birleşmiş Devletler’i geçtiler ve Doğu Asya ülkeleriyle de mesafeyi kapatıyorlar.

Kısık ışıklı odalarda robotik programlamalar mı yapıyorlar?

Hayır.

Devlet tarafından itilen standart testlerle stres mi oluyorlar?

Asla.

Sağduyu uygulamaları ve bütünsel öğretme ortamlarıyla mükemmeliyeti değil eşitliği amaçlamak Finlandiya’nın lider olmasının nedeni.

İşte, Fin eğitim sisteminin Amerika ve dünyayı domine etmesinin 10 sebebi:

01-Standart testler yok

Standart testler konuların karşılaştırılması için yapılan genel testlerdir.

Optik kağıtlarda küçük yuvarlakları doldurmak ve konservelenmiş soruları cevaplamak nasılsa bir konudaki yeterliliği gösterme yoludur.

Çoğunlukla olan şudur: öğrenciler sadece bir testi geçmek için çalışmayı öğrenir, öğretmenler de sadece öğrencilerin testleri geçmesi için öğretir. Böylece öğrenme ortadan kalkar.

Finlandiya standart testler yapmıyor.

Bunun tek istisnası ise lise sondaki öğrenciler için gönüllü bir sınav olan Ulusal Yeterlik Sınavı. Finlandiya’daki bütün çocuklar öğretmenleri tarafından belirlenmiş notlandırma sisteminde bireysel olarak değerlendiriliyorlar.  

Bütün süreci izleme işi ise farklı okullarda grupları örnekleyen Eğitim Bakanlığı tarafından yapılıyor.

02-Öğretmenler için hesap verme (zorunlu değil)

Öğrencilerin durumunda suç çoğu zaman öğretmenlere atılır, bazen doğrudur da ama Finlandiya’da öğretmenler için standartlar o kadar yukarıdadır ki çoğu zaman öğretmenleri sorumlu tutmak için bir sebep yoktur.

Fin Eğitim Bakanlığı direktörü ve Fin Dersleri: Dünya, Finlandiya’daki Eğitim Değişikliğinden Ne Öğrenebilir? kitabının yazarı Pasi Sahlberg, öğretmen sorumluluğu için:

-“Fin dilinde ‘hesap verme’nin karşılığı yok. Hesap verme, sorumluluk ortadan kalktığında geriye kalan bir şey.” diyor.

Bütün öğretmenler mesleğe başlamadan önce mutlaka yüksek lisans yapmış olmak zorundalar.

Öğretmen yetiştiren bölümler ülke çapında çok seçici ve oldukça sıkı okullar.

Eğer bir öğretmen iyi performans göstermiyorsa bunun hakkında bir şey yapmak okul müdürünün sorumluluğunda.

Eskiden ustadan çırağa olan öğrenci – öğretmen dinamiği bir kaç bürokratik kontrol ve standart test ölçümlerine bırakılamaz.

Bireysel bazda ele alınmalıdır.

03-Yarışma değil iş birliği

Bir çok Amerikalı ve diğer ülkeler eğitim sistemini bir Darwinci yarışma olarak görürken Finler farklı görüyor.

Sahlberg, Samuli Paronen adlı bir yazardan alıntı yapıyor: “Gerçek kazananlar yarışmaz.”

İronik olarak bu yaklaşım onları uluslararası yarışta birinci yaptı.

Finlandiya’nın eğitim sistemi yapay ya da rastgele üstün başarılar hakkında endişelenmiyor.

En iyi okullar ya da öğretmenler listeleri yok.

Orada bir yarış ortamı yok, yerine işbirliği var.

04-Temel olanları öncelikli hale getir

Pek çok okul test sonuçlarını yükseltmekle ve matematik ve fen alanındaki değerleriyle o kadar ilgili ki mutlu, uyum içinde ve sağlıklı öğrenci ve öğrenme ortamını neyin oluşturacağını unutuyorlar.

Yıllar önce Fin okul sisteminin ciddi reformlara ihtiyacı vardı.

Finlandiya’nın yeniden bir araya getirdiği yeni program, temel olanlara geri dönmeye odaklandı.

Artık sistem en iyi notlara sahip olmakla ilgili değildi.

Bunun yerine okul ortamını daha eşit bir hale getirmeye odaklandılar.

1980lerden beri Fin eğitimciler şu temelleri öncelikli hale getirmeye odaklanıyorlar:

- Eğitim, sosyal eşitsizliği dengelemek için bir araç olmalıdır.

- Bütün öğrencilere okul yemeği ücretsizdir.

- Sağlık hizmetlerine erişmede kolaylık

- Psikolojik danışmanlık

- Bireysel yönlendirme

Birey ile eşitliğin kolektif ortamında başlamak Finlandiya’nın yönüdür.

05-Daha ileri bir yaşta okula başlamak

Finler çok ince detayları değiştirerek başladılar.

Öğrenciler okula 7 yaşındayken başlıyorlar.

Gelişme yıllarında özgür oluyorlar ve zorunlu bir eğitimin parçası olmadan çocuk olabiliyorlar.

Fin çocukları için zorunlu eğitim 9 yıl.

9.sınıf ya da 16 yaş sonrası tercihe bağlı.

Psikolojik bir hareket noktasından, bu özgürleştirici bir fikir.

Klişe olsa da bazı öğrenciler gerçekten de hapishanedelermiş hissediyorlar.

Finlandiya ise bu mecburi ideali ortadan kaldırıyor ve onun yerine çocuklarını gerçek dünyaya hazırlıyor.

06-Geleneksel bir üniversite diplomasının ötesinde başka profesyonel seçenekler sunmak

Amerika’nın şu an ki yolunda eğitim çok durgun ve kesin.

Öğrenciler K-12 sisteminde öğretmenden öğretmene atlıyor.

Her sınıf bir sonraki için hazırlık, hepsi en yüksek nokta olan üniversitede bitiyor sonra üniversite de bantlı konveyörde sıradaki büyük şeye hazırlık.

Pek çok öğrencinin üniversiteye gitmeye ihtiyacı yok ve bu öğrenciler anlamsız bir diploma alıyorlar ya da kendi amaçlarını bulmaya çalışırken altüst oluyor ve büyük bir borç altına giriyorlar.

Finlandiya bu problemi öğrencilere eğitimlerine devam etmeleri için eşit derecede avantajlı seçenekler sunarak çözüyor.

Üniversite mezunu ya da meslek okulu mezunu ya da işçi sınıfı arasındaki karşıtlık çok daha az.

Hepsi aynı derecede profesyonel ve tatmin edici olabilir.

Finlandiya’da üç yıllık Yüksek İkinci Okul var, bu okullar öğrencileri üniversite kabul sınavı olan Yeterlik Sınavı’na hazırlıyor.

Bu genellikle ‘lise’deyken kazandıkları becerilerine göre oluyor.

Bir de mesleki eğitim var, bu da öğrencileri çeşitli kariyerler için hazırlayan üç yıllık bir program.

Eğer isterlerse Yeterlik Sınavı’na girebilir ve üniversiteye başvurabilirler.

08-Finler okul günleri için daha geç uyanıyor

Erken uyanmak, otobüs yakalamak, sabah katılımda bulunmak ve okul sonrası müfredat dışı programlar öğrenciler için büyük zaman kaybı.

Bazı derslerin sabah 6 ile sabah 8 arası başladığını da düşünürsek elimizde sadece ilhamsız ergenler kalıyor.

Finlandiya’daki öğrenciler okula sabah 9:00 ile 9:45 arasında başlıyorlar.

Araştırmalar gösteriyor ki erken başlamak öğrencilerin sağlıkları ve olgunlaşmaları için zararlı.

Fin okulları geç başlayıp, öğleden sonra 2:00 ya da 2:45’te bitiyor.

Uzun ders saatleri ve daha da uzun molaları var aralarda. Sistem öğrenciye bilgiyi itip kakmak, ezberlemek için değil, bütünsel bir öğrenme ortamı yaratmak için var.

09-Aynı öğretmenlerden sürekli öğretim

Fin okullarında az öğretmen ve öğrenci var.

Oditoryumda bir sürü kişiye öğretip onları bireysel olarak değerlendirmeyi bekleyemezsiniz. Finlandiya’daki öğrenciler genellikle öğretim hayatlarının 6 yılı boyunca aynı öğretmenden eğitim alıyorlar. Bu süre zarfında öğretmen bir mentor hatta bir aile bireyi haline gelebilir.

Bu yıllarda ortak güven doğuyor ki iki tarafta birbirini tanısın ve saygı göstersin.

İhtiyaçlar ve öğrenme şekilleri bireyden bireye değişiklik gösterir.

Fin öğretmenler bundan sorumlu olabilirler çünkü öğrencinin kendine özgü ihtiyaçlarını anlamış oluyorlar. Doğru olarak bu ihtiyaçları gözlemleyebilir ve süreçleriyle ilgilenerek hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olabilirler.

Bir sonraki öğretmene geçmek diye bir şey yok çünkü bir sonraki öğretmen diye bir şey yok.

10-Daha rahat bir ortam

Finlandiya okullarında şunu yapıyor: az stres, az gereksiz tasnif ve çok özen.

Öğrenciler genellikle günde bir-iki derse giriyorlar.

Yemeklerini yemek, rekreasyonel aktivitelerinin tadını çıkarmak ve sadece rahatlamak için saatleri var. Çocukların güne yayılmış 15-20 dakikalık ayağa kalkıp esneyebilecekleri, temiz hava alabilecekleri ve streslerini azaltabilecekleri molaları var.

Bu tip ortamlara öğretmenlerin de ihtiyacı var aynı zamanda.

Bütün okullarda öğretmen odaları var.

Bu odalarda öğretmenler tembellik yapabilir, rahatlayabilir, güne hazırlanabilir ya da sadece sosyalleşebilirler.

Öğretmenler de insan ve en iyi şekilde çalışabilmeleri için işlevli olmaları gerekiyor.

11-Az ödev ve az dışarıda çalışma

OECD’ye göre Finlandiya’daki öğrenciler dünyadaki öğrenciler arasında en az ödeve ve dışarıda çalışmaya sahip öğrenciler.

Okul ile ilgili sadece yarım saat çalışıyorlar okuldan sonra.

Aynı zamanda Fin okullarında hiç özel öğretmen yok buna rağmen öğrenciyi strese boğan sistemlerden çok daha iyi performans sağlıyorlar.

Fin öğrenciler bir konuda en iyi olma stresi olmadan yapmaları gereken her şeyi okulda yapıyorlar.

Notlar ve iş ile ilgili kaygılanmalarına gerek kalmadan eldeki tek doğru amaca yönelebiliyorlar – bir insan olarak öğrenme ve büyüme.

Yazar: Mike Colagrossi
Çevirmen: Janset Nas Kılınç
Kaynak: bigthink

27 Eylül 2018

https://dusunbil.com/finlandiyadaki-egitim-sisteminin-dunyanin-en-iyisi-olmasinin-10-sebebi/

18 Ağustos 2022 Perşembe

LEGASTENİ NEDİR?

* Legasthenie bzw. Lese-Rechtschreibstörung bezeichnet gravierende Schwierigkeiten beim Erlernen des Lesens und/oder Schreibens.

LEGASTENİ NEDİR?  Okuma yazma zorluğu, danseden, takla atan harfler…matematikte bir türlü fark edilemeyen sayılar, yapılan işlerle düşünülenler arasındakilometrelerce farklar…bir yandan da zeki, yaratıcı çocuklar…

Okuma yazma zorluğu, danseden, takla atan harfler…matematikte bir türlü fark edilemeyen sayılar, yapılan işlerle düşünülenler arasında kilometrelerce farklar…bir yandan da zeki, yaratıcı çocuklar…

LEGASTENİ (DİSLEKSİ), BEYNİN SEMBOLLERİ FARKLI ALGILAMA ÖZELLİĞİDİR.

Harfler ve sayılar görüldüğünde değişik algılanır, konsantrasyon azalır çocuk kendisini bir karmaşanın içinde bulur.

Öğrenme kalitesi bozulur, okuma korkusu sosyal korkuya bile dönüşür…

Legasteni kalıtımsaldır, genlerle gelir.

Zeka ile ilişkisi hiç yoktur.

Albert Einstein, Wolfgang Amadeus Mozart gibi dehalar da ünlü legastenler arasındadır.

WHO (Dünya Sağlık Örgütü) dünya nüfusunun % 15 ini legasten olarak tanımlıyor...
Legastenler genelde yaratıcı olurlar…

Okuma yazma güçlüğü (disleksi) ve matematikte zorlanma (diskalkuli) erken fark edildiğinde, belirli egzersizlerle bir çocuğun legasteni ile başa çıkması ve özgüveni zedelenmeden öğrenme motivasyonunu kazanması mümkün olabilmektedir.

Legasteni ömür boyu vardır, çünkü genlerle gelmiştir, ancak çocuk kendisi için özel öğrenme stratejileri geliştirerek legasteniyi yenebilir.

Bu da algılama çalışmaları, dikkat terapisi, beden farkındalığının geliştirilmesi, yönelme, semptom trainingi gibi düzenli pedagojik ve psikolojik çalışma programları sonucu oluşur.

Terapide sabırlı olmalı ve çocuğa güven verilmelidir.

Çocuğun önce algılama haritası çıkarılır ve algılama egzersizleri her çocuk için özel ve bireysel hazırlanır, çünkü burada şablon yoktur.

Terapi metodları açıktır ve her çocuğa göre değiştirilebilir.

Ancak legasteniyi “okuma yazma yetersizliği” ile karıştırmamak gerekir.

Zihinsel yetersizlik, psişik travmalar veya öğrenme yanlışlığı ile gelişmiş “okuma yazma yetersizliği” daha farklı bir çalışma gerektirir.

Oysa legastenide görsel ve işitsel algılama ve bedensel yönelme egzersizleri önceliklidir.

Algılama düzeltilmeden harflere ve sayılara geçilmesi terapiyi başarısız kılar.

Legasteni zamana bırakılamaz.

En geç ilköğretimin başında müdahale edilmelidir.

Özgüven ile harf ve sayı korkusu yenilmeli, sosyal korkuların ve beceriksizlik fobisinin önüne geçilmelidir.

En büyük destek bu konuda bilgili, hoşgörülü ve de sabırlı öğretmenlerden beklenmelidir.

Bir ekip çalışması ile çocuk yıpranmadan ve psişik bunalımlara girmeden bu zor evreyi atlatabilir.

Terapist, anne baba ve sınıf öğretmeni uyum içinde çalışarak bu zeki ve yetenekli çocukların başarılı geleceklerini programlamalıdırlar.

Ve de çocuk… “Ne mutlu bana… iyi ki legastenim!…” diyebilmelidir.

.     İNCİ ÖZKORAY, Psikolog

https://www.aktuelpsikoloji.com/legasteni-nedir-5203h.htm

 

LEGASTENİK ÇOCUKLAR

LEGASTENİK NEDİR?

·       Çocuğun gelişimi normaldir ama okulda başarısızdır.

·       Öğrenme güçlüğü çeken bir çocuğun durumu, zeka geriliğine, geçirilmiş beyin travmasına veya herhangi bir hastalığa bağlı değilse yani çocukta yazma, aritmetik, okuma ve heceleme becerileri birlikte anlamlı derecede bozulduğu halde bozukluğun nedeni zekada gerilik veya yetersiz eğitimden kaynaklanmıyorsa LEGASTENİK bir çocukla karşı karşıya olabilirsiniz.

·       Düşünsel hızları, onları eyleme geçiren hızlarından, yani hareketlerinden daha fazla olduğundan etraflarını farklı algılayan LEGASTENİK çocuklar herhangi bir hastalık ya da bozukluğu sahip değildir.

·       Legastenik çocuğun gelişimi normaldir ama okulda başarısızdır.

·       Anlatılanları aklında tutamaz, herkesin anladığını anlayamaz ve kelimeleri karıştırır.

·       Harfleri ters yazar, yazısı çok kötü ve dağınıktır, kelimeyi eksik ve yanlış yazar.

·       Rakamların yerini karıştır, işaretleri karıştır, çarpım tablosunu öğrenemez.
ÖĞRENME ZORLUĞU ÇEKEN LEGASTENİKLERİN ÖZELLİKLERİNDEN BAZILARI:
-Teknik konularda üstün yetenekler sergileyebilir.
-Konuları karşılarındakilere sabırla, anladıklarından emin oluncaya kadar izah ederler.
-Anlatım ve izah yetenekleri gelişkindir.
-Adalet duygusu diğer insanlara oranla çok daha fazla gelişmiş olur.
-Legastenik bir insan ömür boyu sadık bir arkadaştır.
-Çok yaratıcıdırlar.
LEGASTENİ NE BİR HASTALIK, NE BİR BOZUKLUK NE DE BİR ÖZÜRDÜR.
Bir legastenikte var olan aşağıda sayılan yetenekler değerlendirilebilirse, o legasteniklerin başarmaması için neden kalmaz.
-Beyindeki farklı algılama duyularını, yeteneklerini üretken bir şekilde kullanabilmesi
-Çevrelerini normalden daha bilinçli bir şekilde algılayabilmeleri
-Merak ve araştırmacı ruhlarının normalin üstünde olması
-Düşünceleri kelime düzeyinde olmayıp, resimler düzeyinde olması
-Düşünce ve hafızalarını gerçekmiş gibi algılamaları
-Düşünce ve duyu organlarının çok hızlı çalışması
-Çok canlı fantezi yeteneklerinin olması.
LEGASTENİNİN BELİRTİLERİ
Legastenik çocuklar emekleme dönemini ya hiç yaşamamış ya da çok kısa yaşamışlardır.

·       Bu kısa emekleme dönemi diğer çocuklardan da farklıdır.

·       Bunlar genellikle geriye veya yana doğru emeklerler.

·       Eğer bu şekilde emekleyen bir çocuğun anne ya da baba tarafında da Legasteni olanlar var ise bu çocukların legastenik olma ihtimali yüksektir.
ALGILAMA KUSURLARI:
-El-göz koordinasyonu, şekil-zemin, şekil değişmezliği, şekillerin uzaydaki pozisyonu ve uzay ilişkileri.
-Bazı harfler arasındaki farkı algılayamama.
-Bazı harf, resim gibi şekilleri yani sembolleri hafızaya almadaki farklılığı sonucu okuma yazmada hatalara neden olur.
-Legasteni genellikle genetik faktörlere bağlı olmasına rağmen, geç konuşanlarda ve solaklarda sık görülür.

.                KAYNAK: https://www.e-psikiyatri.com/legastenik-cocuklar

 

DİSLEKSİ NEDİR?

DİSLEKSİ NEDİR?

Belirtileri ve Tedavisi

Disleksi nedir, “Özel öğrenme güçlüğü” olarak adlandırılan disleksi, okul öncesi dönemde belirtiler vermesine rağmen en çok ilkokul döneminde belirgin hale gelmektedir. 

Disleksi Belirtileri Nelerdir?

·       Harflerin anlamakta güçlük çekme

·       Harf sırasını atlama

·       Benzer eş sesli harfleri karıştırma

·       Okuma esnasında bir sonraki alt satıra geçmede zorluk

·       Hece tekrarları yapma

·       Harfleri okurken, yazarken harflerin yerini değiştirme

Çocuğun yaşıtlarına göre geç okuyup yazması disleksi belirtisi olabilir.

Disleksi Belirtileri 

·       Disleksi belirtileri, özgül öğrenme bozukluklarının alt tipi olan okuma bozukluğu olarak bilinen disleksinin belirtileri olarak tanımlanabilir. 

·        Disleksi belirtileri, çocukluklarda görülen ve sağ-sol ayrımının yapılamadığı disleksi bozukluğunun belirtileridir. DEHB ile birlikte seyredebilir. (DEHB: Dikkat eksikliği bozukluğu ve hiperaktive belirtileri)

·       Disleksi belirtileri, öğrenme becerilerindeki güçlüklerdir.

·       Özgül öğrenme güçlüklerinin 3 farklı alt grubu vardır. Bunlardan ilki okuma bozukluğu olan disleksi adındaki bozukluktur. Diğerleri ise yazılı anlatım bozukluğu olan disgrafi ve matematik bozukluğu olan diskalkulidir. 

·       Disleksi belirtileri bazen genetik faktörlerden dolayı ortaya çıkabilmektedir. Sadece genetik faktörler değil çevresel faktörlerde disleksinin oluşum sebepleri arasında yer alır. Çevresel faktörlere örnek olarak prematüre doğum, annenin hamilelikte bebeği nikotine ve alkole maruz bırakması, dengesiz ve düzensiz beslenme gibi etmenler olabilir. Disleksi kalıtsal olabilir. Ailede bir bireyin disleksi olması disleksi riski taşındığı ifade edebilir.

·       Disleksi belirtileri anaokulu döneminde fark edilebilir, bu dönemde fark edilmeyen disleksi ilkokula başlandığında bir zekâ geriliği ya da zihinsel problemler olmadığı halde yaşıtlarından geri kalma, aldığı eğitimde geri bildirim yapamama ile kendini gösterir.

·       Disleksi belirtileri gösteren çocuklar içe kapanıklık, iletişim kuramama gibi sorunlar da yaşarlar. Aile ya da ilgili öğretmen tarafından ilköğretimde bu belirtiler fark edilir. 

Disleksi çocukların yanlış yazma, okuma ve okuduğunu anlamaktaki problemleridir.

Disleksi belirtileri ilk olarak çocuğun konuşmaya geç başlaması olabilir.

Fakat bu durum aileler için çoğu zaman sorun teşkil etmeyebilir.

Konuşmaya başladıktan sonra ise çocuk kelimelerin telaffuzunda zorlanır, kelime hafızası olması gerektiğinden daha azdır.

Yaş ilerledikçe belirtilerde değişmekte ve artmaktadır.

İlkokul döneminde daha çok harfler doğru yazım biçiminin tam tersi şekilde aynadaki yansıması gibi yazılır. Harflerde geçerli olan bu durum sayılar içinde aynı şekilde geçerlidir.

Disleksi belirtileri gösteren çocuklar okurken hecelerler, satır takibi yapamazlar, satır atlamamak için parmaklarıyla takip etmek zorunda kalabilirler.

Yazarken yazım hatalarıyla dolu cümleler kurarlar.

Bu ve buna benzer belirtiler gösterirler.

Disleksi kimi zamanda dikkat eksikliği ve hiperaktivite belirtileriyle de birlikte seyredebilir.

Hatta kimi zaman dikkatsiz, odaklanamıyor, dikkatini toplayamıyor gibi düşüncelerde düşündürebilir ve DEHB olduğu düşünülebilir.

Bu durumda çocuğun iyi gözlemlenmesi gereklidir ve diğer hastalıklarla karıştırmadan doğru tanılanması ve tedavisinin yapılması gereklidir. 

DİSLEKSİ KAÇA AYRILIR?

Öğrenme sorunları birçok alanda görülebilmekle birlikte akademik olarak temelde 

·       Okuma bozukluğu (disleksi), 

·       Yazılı anlatım bozukluğu (disgrafi), 

·       Matematik bozukluğu (diskalkuli) şeklinde üç ana grup olarak özetlenebilir. 

Disleksisi olan bireylerin sözcükleri doğru okuma, okuduğunu anlama ve okuma hızlarında problemler vardır. Okuma yazmayı öğrenmede yaşıtlarına göre gecikme görülür.

Okurken yanlış ve yavaş okuma, harf, hece ve satır atlama sıktır.

Okuduğunu anlamada güçlük çekerler.
Disleksi genetik ve çevresel etkenlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkabilir. 
Disleksisi olan bireylerin ailesinde Özgül Öğrenme Bozukluğu görülme sıklığı normale göre daha fazladır. 

DİSLEKSİ NE ZAMAN ORTAYA ÇIKAR?

Okul döneminde ortaya çıkıyor

Okul öncesi dönemde belirtiler veren disleksinin belirgin hale geldiği dönem genellikle örgün eğitimin başladığı yıllar olan okul yıllarıdır. 
Akademik becerilerde zorluklar süreklilik gösterir.

İlkokul 1’de okuma yazma öğrenimi sırasında yaşıtlarına göre okuması geciken bu çocuklar, sonraki yıllarda yavaş okuma, yanlış okuma ve okuduğunu anlamama gibi sorunlar yaşarlar. 
Disleksi nörogelişimsel bir bozukluk olan Özgül Öğrenme Bozukluğu’nun bir alt tipidir.

Nörogelişimsel bozukluklar genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu gelişimin erken dönemlerinde ortaya çıkar ve genellikle yaşam boyu süren durumlardır.

Yani bir çocuk sonradan disleksi olmaz ancak etkilenen akademik becerilere olan gereksinimler bireyin kısıtlı olan yeterliliğini aşana kadar belirgin hale gelmeyebilir.

Yani belirtilerin belirginleşmesi her çocukta aynı dönemde olmaz.
Disleksi sorunu olan çocuklar özel ve zor yaşantıladıkları problemlerden dolayı uyum sorunu yaşarlar.

Eğer bu özel durumları fark edilip gerekli ve yeterli destek sunulmaz ise farklı psikiyatrik hastalıklar görülebilir.
Genellikle normal sınıfta ya normal ya da kaynaştırma eğitimi alırlar.

Bazı çocuklar bunun yanında ek özel eğitime ihtiyaç duyabilirler. 

Sosyal becerilerde sorunlar yaşayabilirler

Disleksisi olan bireylerin sadece akademik alanda değil hayatın başka alanlarında da sorunlar yaşayabilir. Bunlardan biri sosyal becerilerde yaşadıkları problemlerdir.

Kendilerini uygun ifade etme konusunda sorun yaşayabilirler. 
Eğer uygun zamanda tanınmamış ve gerekli destek sunulmamış ise uzun yıllardır süren çaba ve akademik zorluklar sonucunda;

·       Depresif, 

·       Kaygılı 

·       Benlik saygısı düşük bireyler olabilir. 

·       Kişiler arası ilişkilerde sorunlar görülmeye başlar. 

Disleksisi Olan Çocuğa Aile Nasıl Yaklaşmalıdır?

·       Çocuğunun gelişimini yakından takip eden her aile farklılık gördüğünde bu durumu tanımlamak için bir uzmana başvurmalıdır. 

·       Çocuğa destek veren olumlu bir çevre ortamı hazırlanmalıdır. 

·       Uzman ile birlikte çocuğuna yaşadığı problemi uygun dille anlatıp, güçlü ve zayıf yönlerini fark etmesini sağlanmalıdır. 

·       Destekleyici ve cesaret verici olmalı, olumlu ve güçlü yönlerini vurgulamalıdır.

·       Öğretmenleriyle olan iletişim güçlü tutulmalıdır. 

·       En önemlisi çocuklarını başka çocuklarla kıyaslamamalıdır.

Dislekside zeka problemi yoktur

Toplumda disleksisi olan bireylerin zeka problemi olduğuna dair yanlış bir kanı vardır.

Buna en önemli kanıt disleksili olduğu bilinen Einstein,  Leonardo da Vinci, Rodin, Churcill ve Cher gibi bilim adamları ve sanatçılardır.

Bu bireylerde zeka tamamen normal veya üstün olabilir.

Buradaki problem beyindeki öğrenme bölgelerindeki sorunlar sonucunda ortaya çıkan öğrenme sorunudur. 

Öğretmenlere de bu konuda görevler düşmektedir.

Eğitim uzman kişiler tarafından verilmelidir.

·       Çocuğun okuma seviyesini tespit ettikten sonra tümden gelim yöntemini kullanmaları faydalıdır. 

·       Sık sık tekrarlama yapmalıdırlar.

·       Sabırlı ve olumlu tutum içinde olmaları, güdüleyici ve teşvik edici olmaları süreci olumlu etkiler.

·       Bu çocukların dikkati çabuk dağıldığından kısa çalışmalar daha etkilidir. 

·       Dikkati arttırıcı etkinlikler ve hafıza oyunları da destekleyici olarak kullanılabilir. 

Disleksi Tedavisi

Disleksi bir hastalık değildir, altta yatan herhangi psikiyatrik rahatsızlık yoksa özel eğitim ile düzelebilir.

·       Disleksi ve tüm öğrenme güçlüklerinin tedavisi eğitimdir

·       Özel eğitim okulda verilenden farklıdır çocuk normal bir okulda eğitime devam ederken yanı sıra bireysel ya da grup halinde özel bir eğitime alınır. 

·       Eğitim bu alanda uzmanlaşmış kişiler tarafından verilmelidir. 

·       Öğrenme güçlüğünü ortadan kaldıracak ilaç tedavisi bulunmamaktadır. Ancak eşlik eden psikiyatrik bir hastalık (kaygı bozukluğu, depresyon vs.) varsa onların tedavisi önemlidir.

·       Dikkat eksikliği eşlik eden bireylerde dikkati artıracak ilaçlar kullanılabilir. 

·       Disleksinin şiddetine göre sunulan eğitim desteğinin süresi ve yoğunluğu değişir. Hafif düzeydeki olgularda kısa süreli eğitim desteği bile yeterliyken; ağır vakalarda destek sürmesine rağmen akademik zorluklar devam edebilir.

Disleksi tedavisi, özgül öğrenme güçlüklerinin alt tipi olan konuşma bozukluklarının (disleksi) giderilmesinin amaçlanması ve tedavisidir.
Disleksi belirtileri ilkokul döneminde kesin olarak kendini gösterir.

Çünkü bu dönemde çocuk okuma-yazma öğrenmeye başlar fakat disleksiden dolayı normal öğrenmesi gerektiği gibi öğrenemez, okuyamaz ve yazamaz.

Bu çocuklar kendilerinde bir değişiklik olduğunun farkındadır ancak aile ve öğretmen tarafından henüz fark edilmediğinden bu durum onların kendini soyutlama ihtiyacı hissetmesine neden olur.

Disleksisi olan çocuklar duygusal ve sosyal yönden bağ kuramaz, bulundukları ortamla uygunluk sağlayamaz. Disleksiden dolayı bu çocuklarda okul fobisi de görülür.

Okul fobisine disleksi dışında dikkat eksikliği ya da diğer öğrenme güçlüklerinin de neden olduğu bilinmelidir.
Bu belirtiler çoğu zaman aile tarafından değil de öğretmen tarafından fark edilir.

Öğretmen bu durumda çocuğu belirli bir süre gözlemler ve bir problem olduğundan emin olur.

Bu durumu çocuğun ailesi ile paylaşır.

Aile bir uzmana danışır ve gerekli testler sonucunda disleksi tanısı konulur.

Tanıdan sonra disleksinin neden kaynaklandığının tespit edilmesi önem taşımaktadır.

Disleksi nedeni disleksi tedavisinin planının belirleyicisidir.

Disleksinin nedeni temel hafıza sorunu, görsel ya da işitsel algıdaki farkındalık ya da kısa süreli bellek sorunları olabilir.

Bunların dışında disleksinin nedeni beyindeki uzay algısının değişiklikleri de olabilir.  

Örneğin zemin kayabilir.

Zemin kaydığı durumda görme değişir buda yazma ve okumayı etkiler.

‘Ve’ kelimesini ‘ev’ olarak görür ‘macera’ kelimesini ‘mecra’ olarak okur gibi.
Disleksi yaşam boyu süren bir bozukluktur.

Bu sebeple mutlaka tespit edilip tedavi edilmelidir.

Disleksi net bir tedavisi olan bir bozukluk değildir.

Fakat çeşitli terapilerle ve verilecek özel eğitimle tedavi edilebilir.

Disleksi tedavisinde eğitsel terapi ile çocuğun tedavi edilmesi amaçlanır.

Eğitsel terapi beş duyu organının algılamasının geliştirilmesidir.

Dinleme, konuşma, yazma, okuma becerilerinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesidir.

Disleksi tedavisinde ilaç kullanımı yoktur.

Fakat disleksi ile birlikte seyreden diğer psikiyatrik hastalıklar varsa bu hastalıkların tedavisi için ilaç kullanımı tavsiye edilebilir.

Disleksi tedavisi her birey için özel olarak planlanır.

Disleksi tedavisi aile, öğretmen, terapist ve yakın çevrenin etkileşimiyle gerçekleştirildiğinde daha etkili sonuçlar elde edilir.

Disleksi tedavisi uygulandığında disleksinin ortadan kalktığı görülür ve bu sayede bireyin akademik hayatı sorunsuz ilerler ve sosyal hayata katılımı sağlanır.

.                        KAYNAK: https://npistanbul.com/cocuk-ergen-psikiyatrisi/disleksi

 


29 Temmuz 2022 Cuma

BEBEKLİK VE ERKEN DÖNEM ÇOCUKLUK

 BEBEKLİK VE ERKEN DÖNEM ÇOCUKLUK ÇAĞINDA

ANNE VE BABANIN TEMEL DAVRANIŞ KURALLARI:

·       Bulunduğunuz ortamda gürültülü olmamalıdır.

·       Konuşma tonu yumuşak ve doğal olmalıdır.

·       Azarlamak kesinlikle olmamalıdır.

·       İlişkilerde sevgi ve yumuşaklık olmalıdır.

·       Kavga ve tartışma yaratan ortam olmamalıdır.

·       Aşağılamak kesinlikle olmamalıdır.

·       Tehdit etmek kesinlikle olmamalıdır.

·       Hor görmek kesinlikle olmamalıdır.

·       Kötü sözler, küfür ve argo asla kullanılmamalıdır.

·       Çocuk ile asla alay edilmemelidir.

·       Her şey güler yüzle anlatılmalıdır.

·       Yapmaması gerekeni yumuşak bir tonla ve yavaşça anlatmak gerekir.

·       Hareket edebileceği özgür ve geniş ortam sağlanmalıdır.

·       Ani hareketlerden kaçınmak gerekir.

·       Oyun kurmak ve geliştirmek için ortam ve zaman yaratılmalıdır.

·       Karşılıklı ilişki içerisinde ona birçok konuda açıklamalar yapılabilir.

·       Yemek, giyinmek, banyo… sıcak ve yumuşak bir ses tonu ile ve de bir oyun oynarcasına yapılabilir.

·       Çocuğun yapabileceği her türlü harekette ve işte ona zaman tanımak gerekir.

·       Günlük işler içerisinde çocuğa da yapabileceği bir yer, alan tanınabilir.

·       Sesli konuşmalar içerisinde onun da kendince bir şeyler anlatabilmesi sağlanılabilir.

·       Çocuğa "hakaret edici" sözler hiçbir zaman söylenmemelidir.

·       Bedensel her hangi bir şiddet, vurma, darbe… asla olmamalıdır.. 

·       Ev içerisinde yapmak istediği bir iş olduğunda birlikte yapılmasına izin verilmelidir.

·       Çocuğun konuşmaları, davranışları, yaptıkları… özendirilmeli ve övgü ile, sevgi ile karşılanmalıdır.

·       Birlikte basit ve kısa çocuk şarkıları söylenmelidir.

.       Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 29.07.2022, MŞ.

25 Haziran 2022 Cumartesi

JOHAN WİLHELM SNELLMAN

- JOHAN WİLHELM SNELLMAN  -

.   Beyaz Zambaklar Ülkesinde

Eğitim; okullar, kurslar ve üniversiteler aracılığı ile bireylere hayatta gerekli olan bilgi ve yeteneklerin sistematik bir şekilde verilmesi olarak tanımlanır.

Hep örnek gösteririz, Finlandiya eğitimle kalkınmış GSMH’nın yüksekliği eğitime bağlıdır diye.

Peki Ülkemizle karşılaştırdığımızda neler görürüz?

Bizler, okula başlama yaşını altı bezli döneme çekmeye çalışırken, Finlandiya’da zorunlu okula başlama yaşı 7’dir.

Onlarda servis uygulaması yoktur, çocuklar 1. sınıftan itibaren okula yürüyerek veya bisikletle gidiyorlar.

Özel durumlarda çocuklar okula aileleri tarafından götürülüyor.

Finlandiya’da müfredat bizdeki ki karmaşık değil çok basit, sürekli de değişmiyor.

Öğretmenler okutulacak kitapları kendileri seçiyor.

Finlandiya’da resmi olarak not verilmiyor olsa bile öğretmenler, inisiyatiflerini kullanarak büyük bir özveriyle testler hazırlıyor ve çocukları sınav dolu bir geleceğe hazırlıyorlar.

Öğrenciler ilk olarak 16 yaşına geldiklerinde ülke genelinde bir sınava giriyorlar.

Finlandiya’da öğrenciler okulun tüm işlerini nöbetleşe yaparak, sorumluluk duyguları gelişiyor. Okullar öğrencilerin rahat edebileceği şekilde tasarlanıyor.

Binaların fiziksel özellikleri öğrencilerin evdeymiş gibi rahat etmelerini sağlayacak şekilde düşünülüyor.

Günlük 8 saatlik ders ve kursların yerine günlük ortalama 4 saat ders ile yetiniyorlar.

Türkiye’de her öğretmen ön koşulsuz yeterli sayıldığı halde Finli öğretmenler haftada en az 2 saat hizmet içi eğitime katılmak zorundadır.

Bizde, “Hiçbir şey olamazsa, bari öğretmen olsun” mantığı varken, Finlandiya’da öğretmenlik mesleği toplumun en gözde mesleklerinden, öğretmenliğe master derecesi olanlar kabul ediliyor.

Öğretmen olabilmek için sınavdan geçer puan almak yeterli değil, aday; üç aşamalı bir testten geçiyor.

Finlandiya’da öğretmenin gelir düzeyi çok yüksek olduğu için asla ek iş yapmaz.  

Ülkemizde en başarılı öğretmen en çok ödev verendir anlayışına karşın, Finlandiya’da öğrencilere asla ödev verilmiyor.

Finlandiya’da resim dersi ile matematik, eşdeğer olarak görülüyor.

Fin eğitim sisteminde ders anlatan bir öğretmenin sessiz sınıfı yerine etkinlik yapan sesli sınıflar tercih ediliyor.

Kantinler, bizdeki gibi işletmeye çevrilmemiş, Finlandiya’daki okulların kantinlerinde sadece su, süt ve meyve satılıyor.

.   Fin eğitim sistemini ve toplum yapısını düzeltmek için çaba gösteren Johan Wilhelm Snellman, Rus egemenliği altındaki külleri dahi savrulmaya yüz tutmuş bir ulusun tekrar tek bir vücut halinde kalkınmasını, devletleşmesini sağlamış eğitimci, yazar, filozoftur.

Snellman, kışın kayakla, ilkbahar ve yazın ise, kayıkla bazen de yaya olarak Suomi’yi baştanbaşa dolaşırdı.

Her yerde konferans verir, en ücra kulübeler bile ulaşır, sohbet eder; nerede ateşli, zeki insanlar varsa onları bulur, kitap verir, adreslerini alır, mektuplaşırdı.

O, Konfüçyus’un, "karanlıktan şikâyet edeceğine bir mum yak" sözünden daha fazlasını yaptı.

Tüm karanlık köşelerde canlı lambalar yaktı, onlara ateş yağı döktü.

Konuşmalarında;

- “Bütün ülkeyi sulamak için; bir kaç dere yetmez, göl, pınar veya dere gibi su kaynaklarına ihtiyaç vardır. Milletin ruh susuzluğu da buna benzer. Aydınların dağınık güçlerini, hep bir araya toplayarak, büyük bir eğitim gücü meydana getirmeliyiz.” derdi.

Ulusal önderimiz ATATÜRK’ün askeri okulların müfredatına koyulmasını emrettiği kitap, Rus yazar Grigory Petrov’un yazdığı “BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE” Finler’in başarı öyküsüdür.

.    “Beyaz zambaklar ülkesinde” kitabını okurken Snellman ile Atatürk’ün birbirlerine ne kadar çok benzediğini anlarız. 

İki karakterde doğru bildiğini, doğru olanı savunmak konusunda aşırı derecede inatçı bir savaşçı, bilimin bir parçası olacak kadar öğrenci ve öğretmen, tarihin tozlu yaprakları arasında kalmış milli duyguları çıkarıp benlik kazandıracak kadar milliyetçi, köylünün halkın milletin efendisi olduğunu savunacak kadar halkçılar…

Finliler; Snellman’ın doğum günü olan 12 Mayıs’ı her yıl “Snellman Günü” olarak kutlarlar.

.   O Finlandiya’nın savaşmamış, eğitim alanındaki Atatürk’üdür.

.  “Aydın olmak, modaya göre elbise, şapka ve kolalı gömlek giymek demek değildir.

Aydın sınıf, milletin beyni gibidir.

Aydın, bir maaşa konsun, meyhanelerde kafayı çekip halkı küçümsesin, akşamları kahvelerde iskambil kâğıdı veya tavla masasının başına geçip eğlensin diye var değildir.

Aydınlar, ulusal zekâyı geliştirmek, ulusal iradeyi güçlendirmek, ulusal vicdanı uyandırmak zorundadırlar, milletin cahilliği, kabalığı, vahşiliği, vahşice sarhoşluğu, inancın kör dehlizinde kaybolması, hastalık ve fakirliği aydınların suçudur.”

Sağlıklı bir toplum; bedensel, ruhsal ve sosyal yönden sağlıklı bireylerden oluşur.

Bireylerin sağlıklı olabilmesi ise çocukların eğitimine ve çok yönlü gelişimine bağlıdır.

Kişi başına 34 bin 585 dolar düşen milli geliri ile dünyanın en zengin ve müreffeh ülkelerinden olan Finlandiya ile kişi başına yıllık milli geliri: 9 bin 179 dolar düşen ülkemiz arasındaki milli gelir farkının sadece eğitim niteliği farkından kaynaklandığını çok net bir söylemekte beis görmüyorum.

.     (Alıntı: Nizamettin BİBER - https: // blog.milliyet.com. tr/ beyaz-zambaklar- ulkesinde-- snellman/ Blog/?Blog No= 534159)

 

 

3 Haziran 2022 Cuma

Finlandiya Eğitim Sistemi ile Türk Eğitim Sistemi Arasındaki Farklar

Finlandiya Eğitim Sistemi ile Türk Eğitim Sistemi Arasındaki Farklar

1- Finlandiya’da Eğitim Tamamen Ücretsizdir.
Türkiye’de de devlet okulları, evet, ücretsiz fakat Finlandiya’da yalnızca eğitim ve kitaplar ücretsiz değil, öğrencilerin günlük yemeği ve ulaşım ücretleri de ödeniyor.
2- Finlandiya’da lise düzeyinde kitapları öğrenciler satın almak zorundadır.

Türkiye’de lise kitapları ücretsiz dağıtılır fakat Finlandiya’da öğrenciler kendileri (veya ebeveynleri) almak zorundadır. 

3- Finlandiya’nın iki ana dili vardır.

Dolayısıyla da bazı okullar Fince eğitim verirken bazıları İsveççe eğitim veriyor.

4- Türkiye’de eğitim kurumlarını devlet fonlar.

Türkiye’de devlet eğitim kurumlarının tamamını devlet fonlar.

Finlandiya’da ise yerel otoriteler ve devlet fonlar.

5- Finlandiya’da ilkokula başlama yaşı 7’dir. 

Türkiye’de ise 7-6-5 yaşındaki her çocuk ilkokula başlayabilir. 

6- Türkiye’de anaokulu zorunlu bir eğitim basamağı değildir.
Türkiye’de anaokuluna göndermek, ailelerin bir tercihidir.

Fakat Finlandiya’da altı yaşındaki çocuklar için okul öncesi eğitim zorunludur. 

7- Finlandiya’da temel eğitim 9 senedir.

Basic education diye adlandırılan temel eğitim, Finlandiya’da 9 sene sürerken Türkiye’de 8 sene sürmektedir.

8- Finlandiya’da eğitim 19 ile 30 saat arasında değişir. 
Finlandiya’da öğrenciler haftalık 19 ile 30 saat arasında derse sahip olurken Türkiye’de bu zorunlu (en az) 40 saattir.

Finlandiya’daki esneklik ise öğrencinin aldığı seçmeli derslerin düzeyi ve sayısı ile ilgilidir.

9- Türkiye’de tatillerin tamamı her bölgede aynıdır.

Finlandiya’da ekstra tatillerle ilgili yerel özerklik bulunmaktadır.

Bazı bölgeler, kendi kültürlerine göre tatil kararı verebilir.

Türkiye’de ise bölgeye göre kararı alınan bir tatil çeşidi bulunmamaktadır.

10- Türkiye’de temel eğitimde öğrenciler her dönem, her dersten en az iki sınav olmaktadır.
Türkiye’de temel eğitimde, öğrenciler her dönem her dersten en az iki sınav olmaktadır.

Finlandiya’da temel eğitimde herhangi bir sınav bulunmamaktadır.

Öğretmenler, öğrencileri daha çok verdikleri projeler, tüm dönem süren araştırmalarla değerlendirirler. 

11- Finlandiya’da öğrenciler ilk ulusal sınava liseyi bitirdikten sonra girerler.

Türkiye’de öğrenciler, ortaokulu bitirdikten sonra ulusal bir sınava girerek liseye geçerler.

Liseyi bitirdikten sonra tekrar bir ulusal sınava girerek üniversiteye yerleşirler.

Finlandiya’da ise ulusal sınava giriş, liseyi bitirdikten sonra gerçekleşir ve bu sınav üç başlık içerir:

Ana dil, yabancı dil, veya da bir bilim (mesela matematik veya sosyal bilimler).

12- Finlandiya’da öğretmen seçiminde öğretmenlerin bir master (yüksek lisans) yapması aranan ilk özelliktir.

Finlandiya’da hem temel eğitimde hem de lise eğitiminde öğretmenlerin yüksek lisans sahibi olması aranan ilk özelliktir.

Türkiye’de ise bir eğitim fakültesinden mezun olmak yeterlidir. 

13- Finlandiya’da öğretmen eğitimi çok kritik.

Eğitim fakültelerine başvuranların yalnızca %10’u çok aşamalı bir eleme sistemiyle seçiliyor ve temelde eğitimin amacı özgür öğretmenler yetiştirebilmek çünkü temel bir çerçeve dışında kullanılan ortak bir müfredat Finlandiya’da yok.

Türkiye’de ise öğretmenler çoktan seçmeli bir sınav sonucu aldıkları puanlara göre bir eğitim fakültesine yerleştirilir. 

14- Türkiye’de müfredat genel belirlenir ve her bölgede aynısı uygulanır. 
Türkiye’de öğretmenler müfredat özerkliğine sahip değildir ve kendi müfredatlarını kurgulayamazlar.

Müfredat yoğunluğundan ötürü de ekstra istedikleri aktiviteleri yaptırma konusunda sıkıntı yaşarlar.

Finlandiya’da ise tüm müfredatı öğretmenler kendileri hazırlar.

O dönem okutacakları kitaba da yine öğretmen karar verir.

https://www.oph.fi/sites/default/files/documents/finnish_education_in_a_nutshell.pdf