17 Temmuz 2018 Salı

Türkçe'siz Bir Gelecek

Türkçe'siz Bir Gelecek Olmasın.
Çocuklarımızın geleceğine sahip çıkalım!
Türkçe öğretimine sahip çıkmalıyız!
Dilimiz Türkçe her zaman ve her yerde yaşasın!
Çocuğunuzun Almanca'sının çok iyi olabilmesinin ve derslerinde başarılı olabilmesinin en önemli etkeni onun anadili Türkçe'de okur ve yazar, anlar ve anlatabilir olmasıdır.
Çocuklarımızın anadilleri Türkçe’ yi en iyi biçimde öğrenmeleri bizlerin isteği ile gerçekleşecek çok büyük bir şanstır. Bu şansı kullanmalıyız.
Çocuğun kendi kültürüne ve ailesine bağlılığı Türkçe öğrenmekle daha da artar.
Çocuğunuzu Alman okullarında devletce verilmekte olan Türkçe dersine gönderin.
Çocuğun kendi kültürüne ve ailesine bağlılığı Türkçe öğrenmekle daha da artar. Bu toplumda bir başına, köksüz kalmışlıktan kurtulur.
Almanca öğrenmeye Türkçe bir engel değil tam tersine bir "olmazsa olmaz" ön koşuldur. Bu gerçeğe karşı çıkmanın ise hiç bir bilimsel değeri yoktur.
Çocuklarının daha iyi bir eğitim ve öğretim almasını isteyen anne ve babalar okulun tüm yaşamına katılmalıdırlar.
Sorunların çözümünde birlikte mücadele edin.
Tam da zamanı, şimdi!
Çocuğunuzu Türkçe dersine gidebilmesini sağlayın, çıkacak olan engelleri yine diğer velilerle birlikte çözümleyin.

GÖNEN ÇIBIKCI, Öğretmen, 21.08.2016, ADA



TÜRKÇE Üzerine


TÜRKÇE Üzerine Söylenenler:

Ağızdan çıkan sesler her ulusda ortak değildir.
Diller değişik ayrımlıdır ama değişmeyen doğru, her insanın bir dile gereksiniminin olduğudur.
Bu da onun "anadili"dir.
Ambulans" gibi, "aktivite" gibi, "parlamenter" gibi her özentifikasyon kelime gönlü Türk olanın böğrüne bir diken gibi batar.
Böyle sözcükleri kullanan ayıplanmalı, ama aşağılık duygusundan kurtulması için kendisine yardımcı olunmalı.
Prof . Dr. Oktay Sinanoğlu
Anadili bir insanın, bir halkın kendi öz kimliğidir.
Anadili kavramı yalnızca çocuğun "annesinin dili" anlamına gelmez. O dil, çocuğun kendi evinden, ailesinin doğal ortamda kazandığı dildir. O dil onun kendi öz kökleri ile olan en temel bağıdır.
Ben İngilizce’yi nasıl öğrendim?
Yabancı dilde öğretim görmüş olsam, bilim adamı olamazdım, düşünme yeteneğim kalmazdı. Atatürk’ün kurduğu okulda ve Atatürk’ün kurduğu şekilde öğrendim. Bütün konuları çok iyi öğrendik, yabancı dili de yabancı dil dersinde öğrendik. Yöntemi budur.
İnsanın öğrenmekte olduğu dilde, fiziğin kavramlarını anlaması, öğrenmesi mümkün müdür? Olsa olsa ezberler.
Prof . Dr. Oktay Sinanoğlu
Bilim dili, matematiktir. Bunu her bilimci bilir. Dolayısıyla bir bilime ne kadar matematik girmişse, o kadar bilim olur. Matematik gibi özellikleri olan bir dil olmalı ki, doğru bir bilim dili ortaya çıksın. Kuralları matematik gibi açık seçik, keskin olan, milyonlarca kelime türetme yeteneği olan bir tane dil vardır dünyada. O da Türkçe ve lehçeleridir.
Bilim dili olursa, Türkçe olur asıl.
Prof . Dr. Oktay Sinanoğlu
Çoğu kimse; insanın ailesinin, çevresinin, milletinin dili manasında ‘anadili’ demesi gereken yerde diller ve lehçeler türetmiş lisan manasına gelen ‘anadil’ kelimesini hatalı olarak kullanıyor

Dil ile düşüncenin ayrılmazlığı, düşüncenin dili ve dilin düşünceyi geliştirdiği bilimsel bir gerçektir.
Dil, bir yerde, tek tek bireyi aşan; bireyin, doğduğunda, veri olarak bulduğu bir toplum ürünüdür. İsteseniz de, istemeseniz de diliniz sizi ve bağlı olduğunuz toplumu (ulusu) birleştirir.
Siz o dilin kimliğini taşırsınız

Doğduğundan itibâren sen çocuğa hep Türkçe konuşacaksın; tek kelime yabancı dili karıştırmayacaksın.
Prof . Dr. Oktay Sinanoğlu
Dilimizi ve bununla bağımlı olan düşüncemizi geliştirmek için Türkçe sözcükleri, özellikle de Türkçe kökleri bilmemiz gerekir. Dilimizi geliştirmeyi düşüncemizi geliştirmek ve çağımızın bilimsel verileriyle düşünebilmek için istiyoruz. Türk diline dört elle sarılmamızın tek nedeni budur.
Dilimizi ve bununla bağımlı olan düşüncemizi geliştirmek için Türkçe sözcükleri, özellikle de Türkçe kökleri bilmemiz gerekir.
Dilimizin sınırları bilincimizin sınırlarıdır.
Her gittiğim ülkenin dilini biraz öğrenip o dilde bilimsel konuşma yapmış biriyim ben. Dil öğrenilmesine neden karşı olayım. Yabancı dille eğitim başka, o bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür, ihanettir. Bunu ne kadar mahsurlu olduğu üzerine yazılmış tonlarca kitap vardır dışarıda. Hem kimliğini kaybedersin, hem de hiçbir şey öğrenemezsin.
Prof . Dr. Oktay Sinanoğlu
Kat’î olarak bilinmelidir ki Türk milletinin millî dili ve millî benliği bütün hayatında hâkim ve esas olacaktır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 2 Eylül 1930
Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
herkesin her şeyi okuyabildiği tek dil Türkçe.
Yani bilgisayar meseleleri için en uygun dil.
Bazı bilgisayar programları çıktı, konuşuyorsun bilgisayar yazıyor.
Bu işi yapabilmek için 20-30 yıl uğraştılar.
İngilizce için bu son derece zor, Türkçe’de ise çok kolay olurdu.
Prof . Dr. Oktay Sinanoğlu
Söylendiği, okunduğu gibi yazılan,
Türk çocuğu anadilini ne kadar biliyor, sorusunu sormamız lazımdır.
Türk Dili zengin, geniş bir dildir. Bütün kavramları anlatma yeteneği vardır. Yalnız, onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde işlemek gereklidir. Öyle istiyorum ki Türk Dili bilimsel yöntemlerle kurallarını ortaya koysun. Bütün dallarda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği, güzel, uyumlu dilimizi kullansınlar.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Türk diline, nasıl gelişmedi dersiniz? Her dalda bilim sözlükleri vardır, eski Türk Dil Kurumu da bu konuda birçok çalışma yapmıştır. Ben bilimsel bir konuşma yaptığım zaman, fizik, kimya ya da matematik olsun, içinde bir tane yabancı kelime geçmez. Hepsi Türkçe’dir ve çok daha iyi anlaşılır.
Prof . Dr. Oktay Sinanoğlu
Türk yazısı bilgisayar için de en uygun yazı.
Elbette bilgisayar için yazı iktisâdî olmalı; kim lüzumsuz harfler için fazladan tuşlamak ister?
Ayrıca, bilgisayarın, tuşlar yerine sesli komutlarla çalışması, yazıları seslendirmesi gibi gelişmeler Batı dilleri ve yazılarında çok zorluklar çıkardığı hâlde, Türkçe'de çok daha kolay gerçekleşecek.
Bizim yetenekli bilgisayar mühendisi gençlerimiz bu konularda çalışmalı, geliştirecekleri bilgisayar yazılım ve donanımlarını da tüm Avrasya Türk ülkelerine yaymalı, pazarlamalı.
Hep Batılının öncülüğünü bekleyecek değiliz ya.
Prof . Dr. Oktay Sinanoğlu
Türkçe öğrenmekle Türkçe’nin o çok geniş ve zengin dünyasını, yazılı edebiyatını ve sanatını, tarihini tanıma olanağı buluruz.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkı Türk milletidir.
Türk milleti demek Türk dili demektir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Amacımız, Türk Dili’nin öz zenginliğini ortaya çıkarmak, onu dünya dilleri arasında, değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Anadili bir insanın kişiliğinin gelişmesine, bilgi ve becerilerinin artmasında ve içinde bulunduğu topluma uyum sağlamada çok önemli bir etkendir. Bu insanın anadili onun ekinin bir parçasıdır.
Bakınız arkadaşlar, ben belki çok yaşamam. Fakat siz, ölene dek Türk gençliğini yetiştirecek ve Türkçe’nin bir kültür dili olarak gelişmeye devamı yolunda çalışacaksınız. Çünkü Türkiye ve Türklük, uygarlığa ancak bu yolla kavuşabilir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Ben sun'i yakıştırmalar olan "öz Türkçe", "Osmanlıca" diye bir ayrım, bir bölücülük kabul etmiyorum; ikisi de Türkçe'dir, ve o zaman Türkçe dünyanın en zengin dili olur. Ama, Frenkçe, İngilisca bozuntusu "Anglomanlica" lâflar asla Türkçe olamaz. "
Prof . Dr. Oktay Sinanoğlu
Bir dilin çerçevesinde o dille birlikte kendi dünyası, kendi bilimsel, ekinsel, sanatsal, halkbilimsel... varlıkları, değerleri yer alır.
Bir ulusun dili, bütün bilim kavramlarını oluşturacak şekilde gelişmemişse, o ulusun bilim ve kültür alanında bir varlık göstermesi beklenemez.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Bir halkın dili onun ruhudur.
Onun ruhu da dilidir.

Dil ile kavramların genelleştirilmesi arasında, dil ile "düşünebilme" arasında, dil ile "bilgi edinme" arasında doğrudan bağlantılar vardır. Bu bağlantılar içinde ise en kesin rolü "anadili" oynar.
Dilimizi geliştirmeyi, düşüncemizi geliştirmek ve çağımızın bilimsel verileriyle düşünebilmek için istiyoruz.
Türk diline dört elle sarılmamızın tek nedeni budur.

Dil kültürün aynasıdır.
İnsan kendi anadilinde ne kadar güçlü ise diğer dilleri öğrenmede de o denli güçlü olur.
Türkçe'si iyi olanın Almanca'sı da iyi olur.
Hepimizin bildiği gibi bir dil ve en önemlisi anadili ancak ve ancak okullarda çağdaş yöntemlerle sözlü ve yazılı olarak öğretildiğinde kalıcı olur.
Bir insanın kendi anadilini öğrenmesi onun hem en doğal hakkı, hem de görevidir.
İki dilli çocuklar, her halükarda avantajlı bir konumdadırlar. Çünkü “bilenle bilmeyen bir olmadığı gibi”, tek dil bilmeye kıyasla iki dili bilmek, artı bir değerdir.
Özellikle küreselleşen bir dünyada ve çokkültürlü toplumlarda iki dillilik insanlara sayısız avantajlar sağlamaktadır.
Dr. Kadir Canatan
Millî eğitimin ne demek olduğunu bilmekte hiçbir tereddüt kalmamalıdır. Bir de millî eğitim esas olduktan sonra onun lisanını, usulünü, vasıtalarını da millî yapmak zarureti münakaşa edilemez.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1924
Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin milli ve zengin olması, milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk Dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil bilinçle işlensin.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Milli kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türk Cumhuriyeti'nin temel dileği olarak temin edeceğiz. Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet teşkilatımızın, dikkatli, alakalı olmasını isteriz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1932
Öyle istiyorum ki , Türk dili bilim yöntemleriyle kurallarının ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1931
Türk demek, dil demektir. Millet olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. ‘Türk milletindenim.’ diyen kişi, her şeyden önce kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir kişi, Türk kültürüne ve milletine bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Türk dili dillerin en varsıllarındandır! Yeter ki bu dil bilinçle işlenebilsin. Ona sahip çıkılsın.
Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü, Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkini, ananelerini, hatıralarını, menfaatlerini, kısacası bugün kendi milliyetini yapan şeyin dili sayesinde muhafaza olduğunu görüyor.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Türk Dili'nin kendi benliğine, özündeki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet kurumlarımızın, dikkatli, ilgili olmasını isteriz.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Türk Dili'nin özleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için bütün yayın araçlarından yararlanmalıyız. Her aydın, hangi konuda olursa olsun, yazarken buna dikkat edebilmeli, konuşma dilimizi ise uyumlu, güzel bir duruma getirmeliyiz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Türk yazısı ile, harflerden heceleri, hecelerden sözcükleri okumak, her yazılanı doğru okumak, her söyleneni aynen ve doğru yazmak birkaç haftada öğretilebiliyor.
Prof . Dr. Oktay Sinanoğlu
Türkçe "bizim yaratıcı gücümüzü kendimize özgü çizgileriyle, belirlenmesi ve somutlaştırılması çok güç yollardan da olsa" dile getirmektedir. Çünkü, uygarlığın içinde bulunduğu gelişim süreci ve insan yaşamı dilde ister istemez yansıyacaktır.
Ülkesini yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 2 Eylül 1930
Türlü bilimlere ait Türkçe terimler tesbit edilmiş, bu suretle dilimiz yabancı dillerin tesirinden kurtulma yolunda esaslı adımını atmıştır. Bu yıl okullarımızda tedrisatın Türkçe terimlerle yazılmış kitaplarla başlamış olmasını kültür hayatımız için mühim bir hâdise olarak kaydetmek isterim.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1938
Anadili insan ruhunun, benliğinin , zihninin arı, en varsıl ve adeta sihirli ürünlerinden biridir.
Anadilin gelişiminin durumu o insanın ekinsel gelişim düzeyinin bir yansımasıdır.
Batı dillerinden hiçbirinden aşağı olmamak üzere, onlardaki kavramları anlatacak keskinliği, açıklığı haiz Türk bilim dili terimleri tesbit edilecektir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Anadilinde güçlü bir eğitim ve öğretim alan çocuklar bunun en doğal sonucu olarak da Almanca'yı ya da bir diğer dili öğrenmede çok daha başarılı olacaklardır.
Başka dillerdeki her bir sözcüğe karşılık olarak dilimizde en az bir sözcük bulmak ya da türetmek gerekir. Bu sözcükler kamuoyuna sunulmalı, böylece, yaygınlaşıp yerleşmesi sağlanmalıdır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Çağımızın bir iletişim çağı olarak kabul edildiğini düşündüğümüzde anadilinin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Bireyin o dile sahip olabilmesi o dille ilgili dünyanın da kapısını açabilecek bir anahtar anlamına gelir. O dile egemenlik ve o dilde güçlü olmanın oranı da tüm bu olanakları kullanmada ayrı bir rol oynar.  Bu nedenle de bireyin en az bir dilde çok iyi yetişebilmesi gerekir.

Dil aynı zamanda, yeni atılımların ve buluşların bir anlatım aracıdır. Anadiline böyle bir görevi yeterince veremeyen, dilini bu bakımdan gereği gibi değerlendiremeyen bir ulus, uygarlıkta ve toplumlararası uygarlık yarışmasında geride kalmayı peşinen kabullenmiş demektir. Buna da ancak "çok yazık"  demek gerekir.
Dil ve özellikle de yazı dili uygarlığın ve ekinin en güçlü bir taşıyıcısıdır.
Dilin gelişmesi demek, türetilmesi demektir.
Türetilmeyen dil gelişemez.
Dil gelişmeyince düşünce de gelişemez...
Gaye, bugünkü ve yarınki Türk’ün medeniyetini kucaklayacak en güzel ve en ahenkli Türkçe'dir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1932
Düşüncemizi geliştirmemiz için dilimizi geliştirmemiz gerekir.


En güzel ve ileri bir iş olarak türlü bilimlere ilişkin Türkçe terimler türetilmiş ve bu yolla dilimiz yabancı dillerin etkisinden kurtulma yolunda esaslı adımını atmıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Kesin olarak bilinmelidir ki, Türk milletinin dili ve milli benliği bütün hayatında hakim ve esas kalacaktır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 7 Şubat 1933
Milliyetin çok bariz vasıflarından biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1930

Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî hissin gelişmesinde başlıca müessirdir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil şuurla işlensin.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Nitekim biz Türklük dâvasını böyle bir müsbet ölçüde ele almış bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz. 1924
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Türk demek dil demektir. Milliyetin çok bariz vasıflarından birisi dildir. Türk Milletindenim diyen insanlar herşeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk harsına, camiasına mensubiyetini iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Türk demek Türkçe demektir; ne mutlu Türküm diyene.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Türk demek "dil" demektir. Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri dildir. Türk milletindenim; diyen insan, her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 17 Şubat 1931
Türk dilinin kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için bütün devlet teşkilatımızın dikkatli, alakalı olmasını isteriz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1932
Türk Dünyası’nda üstün düzeyde yetişmiş Tatar, Azerî, Kazak, Kırgız, Özbek Türklerinden değerli bilim/teknik adamları var. Bu birikimi çoktan değerlendirmeliydik; geç de olsa değerlendireceğiz.
Başarıya ulaşacağız.
Ulaşmamamız için hiçbir neden yok.
Prof . Dr. Oktay Sinanoğlu
Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlakının, anneannelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olduğunu görüyoruz. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1931
Türkçe'si iyi olan hem kendine güvenir, hem de çok güçlü bir dilin bir üyesi olmanın huzurunu ve gücünü kendisinde duyar.
Yeni sözcük ve terim türetmede de Türkçe’nin geniş olanakları İngilizce’de yok.
Bir köke ek takarak yeni bir sözcük üretme işinde, hem soneklerin zenginliği bakımından hem de dil devrimi eklerin işlekliğini arttırdığı için, Türkçe’nin üstünlükleri var.
Prof . Dr. Oktay Sinanoğlu
Ulusal duygu ile anadili arasındaki bağ çok güçlüdür.
Zengin sözlüğümüzün toplandığı gün, milli varlığımız en kuvvetli bir dal kazanacaktır. Bizim milliyetçiliğimizin esası dil birliğinin korunmasıyla mümkün olacaktır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 26 Eylül 1938


     Öğretmen Gönen ÇIBIKCI



PISA'dan Sonra

PISA'dan Sonra
Almanya Eğitim Sisteminden Neler Bekliyoruz?
·       2000 yılında yapılan PISA adlı araştırma (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) Alman eğitim sisteminin yoksullaştığını gözler önüne serdi.
·       „Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma örgütü OECD“nin 32 ülkede okulların eğitim ve karşılaştırmalıolarak ölçtüğü PISA araştırmasından çıkan sonuç, Almanya’yı şoka uğrattı.
·       Buna göre, Almanya’daki öğrencilerin başarısı, diğer ülkelerdeki benzerlerinin çok gerisinde.
·       32 ülkede toplam 250.000 öğrenciye aynı testin uygulandığı araştırmada Almanya açısından çıkan sonuç şöyle olmuştur:
- Okuma ve okunan metni anlamada Alman öğrenciler 32 ülke arasında ancak 25. sırayı; temel matematik eğitiminde 22. sırayı; doğa bilimlerinde ise 23. sırayı elde edebilmişlerdir.
·       Araştırmada en iyi sonuçları ise Finlandiya, Avusturalya ve Yeni Zelanda elde etmiştir.
·       PISA araştırmasının ortaya çıkardığı en önemli gerçek şudur:
- Alman okul sistemi sosyal yönden yardıma gereksinimi olan çocukları ve gençleri eğitmeyi başaramamaktadır.
·       Bu grubun en başında Türk çocukları gelmektedir.
·       Sayıca çok olan Türk çocuklarının yeteri kadar Almanca bilmemelerinden kaynaklandığını savunsalar da, PISA araştırması, Almanya’da doğan ve burada okula giden Türk çocuklarının mahkum edilişini de gözler önüne sermiştir.
·       Türk çocuklarının okulda yeteri ölçüde başarılı olamamalarının en büyük nedeni, tıpkı kendi sosyal konumlarında olan Alman çocuklarında olduğu gibi, var olan haksız ve eleyici okul sisteminin kendisidir.
·       Diğer endüstri ülkelerinin hiçbirinde sosyal ve etnik köken, okul başarısı için Almanya’daki kadar belirleyici olmamıştır.
·       PİSA’nın bu sonucu bizi hiç şaşırtmadı. Yıllardır göçmen çocukları için sosyal uyumu özendirici çalışmaların yapılması gerektiğini hep söyledik.
·       Göçmen çocuklarının eğitimde fırsat eşitliği yok denecek kadar azdır.
·       Türk öğrencilerin azımsanmayacak bir bölümü, ya hiç Almanca bilmeden ya da dersleri izleyecek kadar Almanca öğrenmeden okula başlamaktadırlar.
·       Çocuklarımızın okul dili Almanca’dır. Almanca’yı iyi bilmeyen, konuşamayan ve yazamayan bir öğrencinin Almanya'da orta dereceli okullardan iyi bir diploma alarak ayrılması ve iyi bir meslek eğitimi yeri bulması ya da 'Gymnasium'un üst bölümünü ya da meslek lisesini bitirdikten sonra da yüksek öğrenim görmesi beklenemez.
·       Bu nedenle çocuklarımızın okula başlamadan önce Almanca’yı en iyi şekilde öğrenmelerine yönelik önlemlerin alınmasını istiyoruz.
·       Anaokulları birer eğitim kurumu olarak tanınmalı ve gerekli reformlar da yapılmalıdır.
·       Almanya’da öğretmen yetiştirme programlarında günümüzün gerçeklerine daha çok yer verilmelidir.
·       Bir öğretmen "aldığı öğretim" sırasında göçmenlerin ve onların etnik kültürel durumlarını tanıma olanağı bulmalıdır.
·       Çok kültürlü bir toplumun gerektirdiği “kültürler arası eğitim ilkelerine“ öğretmen yetiştirmede çok daha önem verilmelidir.
·       Okullarda „okul sosyal çalışması“nı gerçekleştirebilecek girişimlere hem ödenek, hem de yasal çerçeve sağlanmalıdır.
·       Almanya’daki Türk toplumu kırk yıldır buraya yerleşmiş durumdadır. Bu arada Türklerin göçmenlik süreci değişik bir konuma gelmiştir.
·       Almanya düzeyinde 550.000 civarında Türk öğrenci genel eğitim ve meslek eğitimi veren okullara devam etmektedir.
·       Alman ve diğer kültürel azınlıklara göre çocuklarımızın başarıları düşüktür. Örneğin Türk öğrencilerinin % 4’ü öğrenme güçlüğü olan çocukların devam ettiği okullara (Sonderschule für Lernbehinderte) devam ederken, Alman öğrencilerin % 2’si, İspanyolların %2,5’i, Yunanlıların %3,1’i aynı okullara gitmektedirler (KMK Nr.136, 143).
·       İlkokul ve orta dereceli okullara devam eden tüm Türk öğrencilerinin %21,7’si “Hauptschule”ye giderken bu oran Almanlarda %10’a, İspanyollarda %16,6’ya düşüyor. Gymnasium’a devam eden Türk öğrencilerinin oranı%5,7 iken, bu oran Yunanlılarda %11,5’e, İspanyollarda %15,8’e ve Almanlarda %23’e yükseliyor.
·       Bu göçmenlik süresi boyunca Batı Almanya’nın her eyaletinde binlerce okulda Türkçe dersi yapıla gelmiştir.
·       Aslında bu derslere günümüzde çok daha gereklilik vardır. Ama "Türkçe" derslerine bakış açısı gerek Türkler tarafından, gerekse de Alman toplumu tarafından bir değişmeye uğramaktadır.
·       Eskiden Türkleri "konuk" olarak gören düşünceye göre, "Türkler yurtlarına döndüklerine onlara anadilleri gerekli" idi ve bu nedenle de o dönemler Almanya'nın özellikle temel okullarında "Türkçe (anadilini tamamlama) dersi" çoğunlukla da isteğe bağlı olarak sunuldu.
·       Bu ders çeşitli eksiklikleri ve uğradığı eleştirilerle birlikte günümüze değin geldi. Alman politikacılarının, hükümetlerin ve de halkının Türklere ve onların anadillerine bakışları bir değişikliğe uğramıştır.
·       Türklerin artık buraya yerleşik bir halk olduğunu düşünen Alman hükümetleri anadili derslerine başka türlü bakmağa başladılar. „Madem ki Türkler geriye dönmeyeceklerdir, artık onlara "anadili dersleri" gerekmeyecektir.
·       Onların çok iyi bir Almanca öğrenmeleri tek hedef olmalıdır. Türkçe'ye gerek yoktur!„ diyebilmektedirler.
·       Türkler de bu konuda Almanlara büyük bir paralellik göstermektedir.
·       Onlar da şöyle düşünebilmektedir:
- "Biz Türkiye'ye dönmeyeceğimize göre çocuklarımız "Almanya'da" başarılı olmalıdırlar. Onlara artık Türkçe dersleri değil, yalnızca Almanca gereklidir. Türkçe neye yarar ki! "
·       Ne yazık bu tür düşünceler ki Türklerin Almanya’ya olumlu uyumunu çok kötü etkileyecektir. Türklerin eşit haklara sahip yurttaşlar olarak toplumun her katmanında yer almasını istiyoruz. Bunun için de çok iyi bir Almanca’ya ve eğitime sahip olmalarını istiyoruz.
·       Kendi öz diline ve kültürüne de sahip olan çocuklarımızın bu toplumda daha iyi yurttaşlar olacağını biliyoruz.
·       Son yıllarda bir çok işveren Türkçe okuyan, yazan gençleri yanlarına almakta ve onları çalıştırmaktadır. Avukatlık büroları, hekim muayenehaneleri, eczaneler, iş ve işci bulma kurumu, hastalık sigortaları, bankalar, bazı belediye daireleri, seyahat acentaları, büyük elektronik mağazaları...
·       Bu kişilerin gördüğünü, Türkçe dilinden yararlanmayı, ne yazık ki, kendi halkımız daha tam kavramış değildir.
·       Türkçe’nin yararını iyice kavrayabilmeli ve dil öğrenimi sadece sözlü olarak olamayacağı için tüm okullarda düzeyli ve yoğun bir Türkçe öğrenimini istemeliyiz.
·       Türkiye ile Avrupa arasındaki ekonomik ve politik ilişkilerin hızlı gelişmesi ve yatırımların artması sonucu, Türkiye'de yatırım yapmak isteyen büyük işverenlerin sayısı hızla artmaktadır.
·       Almanya'dan Türkiye'ye yapılan her yatırım, açılan her işyeri, büyük ya da küçük fabrikalar... bunların hepsinde kesinlikle Almanya'dan, özellikle Türkçe'yi iyi bildikleri için seçilen mesleklerinin uzmanları  bulunmaktadır.
·       Okulda anadili dersi alan çocuklar kendi ailesi ve akrabaları ile çok daha iyi bir iletişim kuracaktır. Daha sevecen ve birbirini daha iyi anlayan bir aile ortamında yetişen bu çocuklar sınıflarında daha başarılı olacaklardır.
·       Onların suça itilme oranları diğerlerinden daha az olacaktır. Tüm bu olgu da hem çocuk için, hem ailesi, hem de tüm toplum için bir kazanım olacaktır.
·       En korkunç olanı ise Türkçe konuşan ailelerin çocuklarının her iki dile de egemen olamayan "yarım dilli" kuşaklar olarak yetişmeleridir. O çocukların meslek eğitimleri de, yüksek tahsil olanakları da baştan kesilmiş olacaktır. Bu nedenle de her iki dilde temel eğitim hedef alınmalı ve geleceğin Alman okul sistemi buna göre yapılanmalıdır.
·       Anadili eğitimi kişinin içinde yaşadığı toplum için gerekilidir. Böylelikle daha sağlıklı bir uyum ve birlikte yaşama sağlanabilir.
·       Toplumsallaşmaya en büyük katkı dile bağlı olarak aile ve özel yaşam ilişkilerinden gelir.
·       Kişiliği güçlü ve toplumsal sorumluluk duygusu güçlü Türkçe ve Almanca konuşan kuşaklar Almanya barışına ve iç huzuruna katkıda bulunur.
·       Aşırı uçlara ve suça itilmeye karşı en güçlü önlem bu çocukların kendi öz dilleri ve kültürleriyle desteklenmiş bir çağdaş eğitimi alabilmelerinden gelir. Bu nedenlerden dolayıdır ki anadili ve yazını eğitimi okulların planlarında yer almalıdır.
·       Uygun olabilen yerlerde de iki dilde okuma-yazma öğrenimi desteklenmelidir.
·       Çocuklarımızın Türkçe dersi almadan büyümeleri aileleri ile onların arasında büyük bir kültür boşluğu doğuracaktır. Bunun ileri boyutları ise göçmenlerin Almanya'ya uyum sağlamış olduğunu değil tam tersine bir asimilasyona uğramış olduklarını gösterecektir.
·       Aile içinde "Türkçe konuşulmasın" demek ise hem olanaksızdır, hem de yaşamın gerçeklerine terstir.
·       Alman dilini hem okulda hem de iş yaşamında kullanacak olan Türklerin özel yaşamlarında anadilleri Türkçe'den arındırılmaları olası değildir.
·       Tüm kültür varlıklarına çok  büyük önemlerin verildiği günümüzde, Almanya'da okullarda Türkçe dersinin olmaması üzüntü vericidir.
·       Dil öğesinin yetersizliğine bağlı olarak diğer  tüm kültürel ve etnik varlıklar da almaları gereken yeri alamayacaklardır.
·       Bunu Türk müziği, Türk yazını, Türk folkloru, din... için de düşünmeliyiz. Çünkü bir dil yalnızca "dil" olarak ele alınamaz. Onun ile bir kültür dünyasına girilir.
·       Eğer o dil yoksa o kültür dünyası da yoktur. Türkçe dilli halkın kendi öz dilini yaşatması ise bir "insanlık hakkı" olarak algılanmalıdır.
·       Anadili öğretimi, her şeyden önce Alman toplumunun eğitim politikalarında kültürler arası eğitimin bir parçası olarak yönetmelikler ile eş değerlilik kazanmalıdır. Okul yasalarında yer almalıdır!
·       Türkçe haftalık ders çizelgesinin içinde normal bir ders olarak ilkokulun birinci sınıfından itibaren haftada beş saatla uygulanır olmalı.
·       Alman okul makamlarının denetlemesi altında olmalı.
·       Velilerin isteğine bağlı olarak kabul etmeye bağlı olmayan, sınıf geçmeye etkisi olan ikinci, üçüncü, ya da dördüncü yabancı dil olmalı.
·       Türkçe dersi Alman makamlarınca atanmış öğretmenlerce verilmeli.
·       Almanya'da hazırlanmış ders araç ve gereçlerini kullanılmalı.
·       Türkçe öğretmenlerinin yetiştirilmesi için üniversitelerde "Türkçe Öğretmenliği Bölümü" açılmalıdır.
·       Türkçe derslerin gerçekleştirilebilmesi için de yeterli düzeyde öğretmen kadroları açılmış olmalıdır.
·       Öğretmen yetiştiriminde ve öğretmen seçiminde, onların yerleştirilmesinde temel ilke Almanya'da geçerli kurallar ve istemler olmalıdır.
·       Okullardaki tüm "Türkçe" dersi öğretmenleri, çocukların "çok kültürlü yaşam" koşulları ve kültürel özellikleri gözönünde bulundurularak hizmet içi eğitiminden geçirilmelidir.  
·       Velilerimizin çocukları için 1. yabancı dil olarak İngilizceyi seçmeleri ve gereken desteği göstermeleri halinde çocuklarımızın büyük bir bölümünün okul dili Almanca’yı, anadili Türkçe’yi de öğrenerek en az üç dilli gelişmeleri sağlanmış olacaktır.
·       Anne ve babalar çocuklarının geleceğinin daha iyi olacağını düşünerek Türkçe dersini istemelidirler. Bu derse katılan öğrenciler kendi genel ve mesleksel öğrenimlerinde Türkçe dersinden bir yarar görecek olmalıdırlar.
·       Türkçe dersi ileri okullar düzeyinde de yarar sağlayacak çağdaş bir dil durumuna erişmelidir.
·       Türk çocuklarının anne ve babaları eğitim ve öğretim sorunlarının çözümüne yeterli ölçüde destek vermelidirler. Okul yaşamına ve eğitim politikalarına etki yapabilecek yönde örgütlenmeliler.
·       Çocuklarının başarılı olabilmeleri için ev ödevi yardımı olanaklarını araştırmalılar ve oluşmalarına katkıda bulunmalılar. Eğitimin en önemli yatırım olduğuna inanmalılar.
·       Eğitime daha fazla kaynak ayrılmalıdır. Okul sisteminin temelden değiştirilmesi, haksızlık ve eleyicilik yönlerinin en aza indirgenmesi gerekmektedir. Çocukların ana okullarında ilk öğretim kurumlarına daha iyi hazırlanmaları sağlanmalıdır.
·       Öğretmenler daha iyi eğitilmelidir.
·       Anne ve babaların okula daha iyi uyumunu sağlayıcı önlemler alınmalıdır.
·       Derslerinde zayıf olan çocukların, gerekirse özel öğretmen tutularak desteklenmesi sağlanmalıdır.
·       Çocukların Türkçe ve Almanca'nın ötesinde başka diller de öğrenmeleri desteklenmeli.
·       Özellikle de sosyal ve ekonomik durumu düşük olan ailelerin çocuklarının okuldaki başarılarını destekleyici projelere yer verilmelidir.
·       Anne babanın çalışmak zorunda olmaları, ya da anne babanın kendi öğrenim yetersizliklerinden dolayı çocuklarına yardımcı olamamaları durumunda “yarım günlük” okulun bu gibi velilerin gereksinimlerine yanıt  verememektedir. 
  Tam gün okul daha yararlı olacaktır.
·       Eğitimin alt basamaklarından başlayarak daha çok destekleme çalışmaları yapılmalıdır.
·       Göçmen çocuklarının çağdaş, demokrat, laik bir eğitim alabilmeleri için harcanacak her Euro, geleceğe yapılan ve misli misli geri gelecek olan bir yatırımdır.

    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 6.6.2003

__ Föderation türkischer Elternvereine in Deutschland__
Almanya Türk Veli Dernekleri Föderasyonu 
İkinci Başkanı