PISA'dan Sonra
Almanya Eğitim Sisteminden Neler
Bekliyoruz?
·
2000 yılında yapılan PISA adlı araştırma
(Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) Alman eğitim sisteminin
yoksullaştığını gözler önüne serdi.
·
„Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma örgütü OECD“nin 32
ülkede okulların eğitim ve karşılaştırmalıolarak ölçtüğü PISA araştırmasından
çıkan sonuç, Almanya’yı şoka uğrattı.
·
Buna göre, Almanya’daki öğrencilerin başarısı,
diğer ülkelerdeki benzerlerinin çok gerisinde.
·
32 ülkede toplam 250.000 öğrenciye aynı testin
uygulandığı araştırmada Almanya açısından çıkan sonuç şöyle olmuştur:
-
Okuma ve okunan metni anlamada Alman öğrenciler 32 ülke arasında ancak 25.
sırayı; temel matematik eğitiminde 22. sırayı; doğa bilimlerinde ise 23. sırayı
elde edebilmişlerdir.
·
Araştırmada en iyi sonuçları ise Finlandiya,
Avusturalya ve Yeni Zelanda elde etmiştir.
·
PISA araştırmasının ortaya çıkardığı en önemli
gerçek şudur:
-
Alman okul sistemi sosyal yönden yardıma gereksinimi olan çocukları ve gençleri
eğitmeyi başaramamaktadır.
·
Bu grubun en başında Türk çocukları gelmektedir.
·
Sayıca çok olan Türk çocuklarının yeteri kadar
Almanca bilmemelerinden kaynaklandığını savunsalar da, PISA araştırması,
Almanya’da doğan ve burada okula giden Türk çocuklarının mahkum edilişini de
gözler önüne sermiştir.
·
Türk çocuklarının okulda yeteri ölçüde başarılı olamamalarının
en büyük nedeni, tıpkı kendi sosyal konumlarında olan Alman çocuklarında olduğu
gibi, var olan haksız ve eleyici okul sisteminin kendisidir.
·
Diğer endüstri ülkelerinin hiçbirinde sosyal ve
etnik köken, okul başarısı için Almanya’daki kadar belirleyici olmamıştır.
·
PİSA’nın bu sonucu bizi hiç şaşırtmadı. Yıllardır
göçmen çocukları için sosyal uyumu özendirici çalışmaların yapılması gerektiğini
hep söyledik.
·
Göçmen çocuklarının eğitimde fırsat eşitliği yok
denecek kadar azdır.
·
Türk öğrencilerin azımsanmayacak bir bölümü, ya
hiç Almanca bilmeden ya da dersleri izleyecek kadar Almanca öğrenmeden okula
başlamaktadırlar.
·
Çocuklarımızın okul dili Almanca’dır. Almanca’yı iyi
bilmeyen, konuşamayan ve yazamayan bir öğrencinin Almanya'da orta dereceli
okullardan iyi bir diploma alarak ayrılması ve iyi bir meslek eğitimi yeri
bulması ya da 'Gymnasium'un üst bölümünü ya
da meslek lisesini bitirdikten sonra da yüksek öğrenim görmesi beklenemez.
·
Bu nedenle çocuklarımızın okula
başlamadan önce Almanca’yı en iyi şekilde öğrenmelerine yönelik
önlemlerin alınmasını istiyoruz.
·
Anaokulları birer eğitim kurumu olarak tanınmalı ve
gerekli reformlar da yapılmalıdır.
·
Almanya’da öğretmen
yetiştirme programlarında günümüzün gerçeklerine daha çok yer
verilmelidir.
·
Bir öğretmen "aldığı öğretim" sırasında
göçmenlerin ve onların etnik kültürel durumlarını tanıma olanağı bulmalıdır.
·
Çok kültürlü bir toplumun gerektirdiği “kültürler arası
eğitim ilkelerine“ öğretmen yetiştirmede çok daha önem verilmelidir.
·
Okullarda „okul sosyal çalışması“nı gerçekleştirebilecek
girişimlere hem ödenek, hem de yasal çerçeve sağlanmalıdır.
·
Almanya’daki Türk toplumu kırk yıldır buraya
yerleşmiş durumdadır. Bu arada Türklerin göçmenlik süreci değişik bir konuma
gelmiştir.
·
Almanya düzeyinde 550.000 civarında Türk öğrenci
genel eğitim ve meslek eğitimi veren okullara devam etmektedir.
·
Alman ve diğer kültürel azınlıklara göre
çocuklarımızın başarıları düşüktür. Örneğin Türk öğrencilerinin % 4’ü
öğrenme güçlüğü olan çocukların devam ettiği okullara (Sonderschule für
Lernbehinderte) devam ederken, Alman öğrencilerin % 2’si, İspanyolların %2,5’i,
Yunanlıların %3,1’i aynı okullara gitmektedirler (KMK Nr.136, 143).
·
İlkokul ve orta dereceli okullara devam eden tüm
Türk öğrencilerinin %21,7’si “Hauptschule”ye giderken bu oran Almanlarda %10’a,
İspanyollarda %16,6’ya düşüyor. Gymnasium’a devam eden Türk öğrencilerinin
oranı%5,7 iken, bu oran Yunanlılarda %11,5’e, İspanyollarda %15,8’e ve
Almanlarda %23’e yükseliyor.
·
Bu göçmenlik süresi boyunca Batı Almanya’nın her
eyaletinde binlerce okulda Türkçe dersi yapıla gelmiştir.
·
Aslında bu derslere günümüzde çok daha gereklilik
vardır. Ama "Türkçe" derslerine bakış açısı gerek Türkler tarafından,
gerekse de Alman toplumu tarafından bir değişmeye uğramaktadır.
·
Eskiden Türkleri "konuk" olarak gören
düşünceye göre, "Türkler yurtlarına döndüklerine onlara anadilleri gerekli"
idi ve bu nedenle de o dönemler Almanya'nın özellikle temel okullarında
"Türkçe (anadilini tamamlama) dersi" çoğunlukla da isteğe bağlı olarak
sunuldu.
·
Bu ders çeşitli eksiklikleri ve uğradığı eleştirilerle
birlikte günümüze değin geldi. Alman politikacılarının, hükümetlerin ve de
halkının Türklere ve onların anadillerine bakışları bir değişikliğe uğramıştır.
·
Türklerin artık buraya yerleşik bir halk olduğunu
düşünen Alman hükümetleri anadili derslerine başka türlü bakmağa başladılar.
„Madem ki Türkler geriye dönmeyeceklerdir, artık onlara "anadili
dersleri" gerekmeyecektir.
·
Onların çok iyi bir Almanca öğrenmeleri tek hedef
olmalıdır. Türkçe'ye gerek yoktur!„ diyebilmektedirler.
·
Türkler de bu konuda Almanlara büyük bir
paralellik göstermektedir.
·
Onlar da şöyle düşünebilmektedir:
-
"Biz Türkiye'ye dönmeyeceğimize göre çocuklarımız "Almanya'da"
başarılı olmalıdırlar. Onlara artık Türkçe dersleri değil, yalnızca Almanca
gereklidir. Türkçe neye yarar ki! "
·
Ne yazık bu tür düşünceler ki Türklerin Almanya’ya
olumlu uyumunu çok kötü etkileyecektir. Türklerin eşit haklara sahip yurttaşlar
olarak toplumun her katmanında yer almasını istiyoruz. Bunun için de çok iyi
bir Almanca’ya ve eğitime sahip olmalarını istiyoruz.
·
Kendi öz diline ve kültürüne de sahip olan
çocuklarımızın bu toplumda daha iyi yurttaşlar olacağını biliyoruz.
·
Son yıllarda bir çok işveren Türkçe okuyan, yazan
gençleri yanlarına almakta ve onları çalıştırmaktadır. Avukatlık büroları,
hekim muayenehaneleri, eczaneler, iş ve işci bulma kurumu, hastalık
sigortaları, bankalar, bazı belediye daireleri, seyahat acentaları, büyük
elektronik mağazaları...
·
Bu kişilerin gördüğünü, Türkçe dilinden
yararlanmayı, ne yazık ki, kendi halkımız daha tam kavramış değildir.
·
Türkçe’nin yararını iyice kavrayabilmeli ve dil
öğrenimi sadece sözlü olarak olamayacağı için tüm okullarda düzeyli ve yoğun bir
Türkçe öğrenimini istemeliyiz.
·
Türkiye ile Avrupa arasındaki ekonomik ve politik
ilişkilerin hızlı gelişmesi ve yatırımların artması sonucu, Türkiye'de yatırım
yapmak isteyen büyük işverenlerin sayısı hızla artmaktadır.
·
Almanya'dan Türkiye'ye yapılan her yatırım, açılan
her işyeri, büyük ya da küçük fabrikalar... bunların hepsinde kesinlikle
Almanya'dan, özellikle Türkçe'yi iyi bildikleri için seçilen mesleklerinin
uzmanları bulunmaktadır.
·
Okulda anadili dersi alan çocuklar kendi ailesi ve
akrabaları ile çok daha iyi bir iletişim kuracaktır. Daha sevecen ve birbirini
daha iyi anlayan bir aile ortamında yetişen bu çocuklar sınıflarında daha
başarılı olacaklardır.
·
Onların suça itilme oranları diğerlerinden daha az
olacaktır. Tüm bu olgu da hem çocuk için, hem ailesi, hem de tüm toplum için
bir kazanım olacaktır.
·
En korkunç olanı ise Türkçe konuşan ailelerin
çocuklarının her iki dile de egemen olamayan "yarım dilli" kuşaklar
olarak yetişmeleridir. O çocukların meslek eğitimleri de, yüksek tahsil
olanakları da baştan kesilmiş olacaktır. Bu nedenle de her iki dilde temel
eğitim hedef alınmalı ve geleceğin Alman okul sistemi buna göre yapılanmalıdır.
·
Anadili eğitimi kişinin içinde yaşadığı toplum
için gerekilidir. Böylelikle daha sağlıklı bir uyum ve birlikte yaşama
sağlanabilir.
·
Toplumsallaşmaya en büyük katkı dile bağlı olarak
aile ve özel yaşam ilişkilerinden gelir.
·
Kişiliği güçlü ve toplumsal sorumluluk duygusu
güçlü Türkçe ve Almanca konuşan kuşaklar Almanya barışına ve iç huzuruna
katkıda bulunur.
·
Aşırı uçlara ve suça itilmeye karşı en güçlü önlem
bu çocukların kendi öz dilleri ve kültürleriyle desteklenmiş bir çağdaş eğitimi
alabilmelerinden gelir. Bu nedenlerden dolayıdır ki anadili ve yazını eğitimi
okulların planlarında yer almalıdır.
·
Uygun olabilen yerlerde de iki dilde okuma-yazma
öğrenimi desteklenmelidir.
·
Çocuklarımızın Türkçe dersi almadan büyümeleri
aileleri ile onların arasında büyük bir kültür boşluğu doğuracaktır. Bunun
ileri boyutları ise göçmenlerin Almanya'ya uyum sağlamış olduğunu değil tam
tersine bir asimilasyona uğramış olduklarını gösterecektir.
·
Aile içinde "Türkçe konuşulmasın" demek
ise hem olanaksızdır, hem de yaşamın gerçeklerine terstir.
·
Alman dilini hem okulda hem de iş yaşamında
kullanacak olan Türklerin özel yaşamlarında anadilleri Türkçe'den
arındırılmaları olası değildir.
·
Tüm kültür varlıklarına çok büyük önemlerin
verildiği günümüzde, Almanya'da okullarda Türkçe dersinin olmaması üzüntü
vericidir.
·
Dil öğesinin yetersizliğine bağlı olarak diğer
tüm kültürel ve etnik varlıklar da almaları gereken yeri alamayacaklardır.
·
Bunu Türk müziği, Türk yazını, Türk folkloru,
din... için de düşünmeliyiz. Çünkü bir dil yalnızca "dil" olarak ele
alınamaz. Onun ile bir kültür dünyasına girilir.
·
Eğer o dil yoksa o kültür dünyası da
yoktur. Türkçe dilli halkın kendi öz dilini yaşatması ise bir
"insanlık hakkı" olarak algılanmalıdır.
·
Anadili öğretimi, her şeyden önce Alman toplumunun
eğitim politikalarında kültürler arası eğitimin bir parçası olarak yönetmelikler
ile eş değerlilik kazanmalıdır. Okul yasalarında yer almalıdır!
·
Türkçe haftalık ders çizelgesinin içinde normal
bir ders olarak ilkokulun birinci sınıfından itibaren haftada beş saatla
uygulanır olmalı.
·
Alman okul makamlarının denetlemesi altında olmalı.
·
Velilerin isteğine bağlı olarak kabul etmeye
bağlı olmayan, sınıf geçmeye etkisi olan ikinci, üçüncü, ya da dördüncü yabancı dil
olmalı.
·
Türkçe dersi Alman makamlarınca atanmış
öğretmenlerce verilmeli.
·
Almanya'da hazırlanmış ders araç ve gereçlerini
kullanılmalı.
·
Türkçe öğretmenlerinin yetiştirilmesi için
üniversitelerde "Türkçe Öğretmenliği Bölümü" açılmalıdır.
·
Türkçe derslerin gerçekleştirilebilmesi için de
yeterli düzeyde öğretmen kadroları açılmış olmalıdır.
·
Öğretmen yetiştiriminde ve öğretmen seçiminde,
onların yerleştirilmesinde temel ilke Almanya'da geçerli kurallar ve istemler
olmalıdır.
·
Okullardaki tüm "Türkçe" dersi
öğretmenleri, çocukların "çok kültürlü yaşam" koşulları ve kültürel
özellikleri gözönünde bulundurularak hizmet içi eğitiminden geçirilmelidir.
·
Velilerimizin çocukları için 1. yabancı dil olarak
İngilizceyi seçmeleri ve gereken desteği göstermeleri halinde çocuklarımızın
büyük bir bölümünün okul dili Almanca’yı, anadili Türkçe’yi de öğrenerek en az
üç dilli gelişmeleri sağlanmış olacaktır.
·
Anne ve babalar çocuklarının geleceğinin daha iyi
olacağını düşünerek Türkçe dersini istemelidirler. Bu derse katılan öğrenciler
kendi genel ve mesleksel öğrenimlerinde Türkçe dersinden bir yarar görecek
olmalıdırlar.
·
Türkçe dersi ileri okullar düzeyinde de yarar
sağlayacak çağdaş bir dil durumuna erişmelidir.
·
Türk çocuklarının anne ve babaları eğitim ve
öğretim sorunlarının çözümüne yeterli ölçüde destek vermelidirler. Okul
yaşamına ve eğitim politikalarına etki yapabilecek yönde örgütlenmeliler.
·
Çocuklarının başarılı olabilmeleri için ev ödevi
yardımı olanaklarını araştırmalılar ve oluşmalarına katkıda bulunmalılar.
Eğitimin en önemli yatırım olduğuna inanmalılar.
·
Eğitime daha fazla kaynak ayrılmalıdır. Okul
sisteminin temelden değiştirilmesi, haksızlık ve eleyicilik yönlerinin en aza
indirgenmesi gerekmektedir. Çocukların ana okullarında ilk öğretim kurumlarına
daha iyi hazırlanmaları sağlanmalıdır.
·
Öğretmenler daha iyi eğitilmelidir.
·
Anne ve babaların okula daha iyi uyumunu sağlayıcı
önlemler alınmalıdır.
·
Derslerinde zayıf olan çocukların, gerekirse özel
öğretmen tutularak desteklenmesi sağlanmalıdır.
·
Çocukların Türkçe ve Almanca'nın ötesinde başka
diller de öğrenmeleri desteklenmeli.
·
Özellikle de sosyal ve ekonomik durumu düşük olan
ailelerin çocuklarının okuldaki başarılarını destekleyici projelere yer
verilmelidir.
·
Anne babanın çalışmak zorunda olmaları, ya da anne
babanın kendi öğrenim yetersizliklerinden dolayı çocuklarına yardımcı olamamaları
durumunda “yarım günlük” okulun bu gibi velilerin gereksinimlerine yanıt
verememektedir.
Tam gün okul daha yararlı olacaktır.
·
Eğitimin alt basamaklarından başlayarak daha çok
destekleme çalışmaları yapılmalıdır.
·
Göçmen çocuklarının çağdaş, demokrat, laik bir
eğitim alabilmeleri için harcanacak her Euro, geleceğe yapılan ve misli misli
geri gelecek olan bir yatırımdır.
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 6.6.2003
__ Föderation türkischer Elternvereine in
Deutschland__
Almanya Türk Veli Dernekleri
Föderasyonu
İkinci Başkanı